14 Mart Tıp Bayramı

Kadim uygarlıkların arkeolojik incelmelerinden öğreniyoruz ki, tıp ilimi insanlık tarihi kadar eskidir.Modern Tıp Mektebi Osmanlı döneminde Saray Hekimbaşısı Dr. Mustafa Behçet’in öncülüğünde padişah II.Mahmut  tarafından, Tıphane-i Amira ve Cerrahane-i Amira adı ile 1827 de kurulmuştur.

 

İstanbul itilaf devletleri tarafından işgal edildiğinde; 14 Mart 1915 de tıp öğrencilerinden Hikmet (Boran) bey ve Tıp Mektebi öğrencileri toplantı amacı ile işgal kuvvetlerini protesto ediyorlar. Hikmet Boran, Sivas Kongresine katılıyor. Manda kabul edilemez savunmasını yapıyor. Cumhuriyet kurulduktan sonra cazip teklifleri kabul etmeyerek Kars-Sarıkamış’ta çalışmak istiyor. Verem ile savaşırken Sarıkamış’ta vefat ediyor.

 

Cumhuriyeti bize yaşatan büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ deyişi ile Türk hekimlerine olan güvenini pekiştiriyor. Medeni Kanunla kurtuluş savaşının kahraman KADINLARINA , seçme seçilme ve çalışma hakkı veriyor. İlk kadın doktorumuz Safiye Ali hanımefendidir. Çanakkale savunmasına katılan Tıp Mektebi 1921 de mezun veremez. Tifüs salgını ile mücadeleye İnebolu’ya giden Dr. İsmail Hakkı bey salgında şehit düştü. Cumhuriyet kurulduktan iki yıl sonra ilk Milli Türk Tıp Kongresi Ankara’da toplandı. Daha sonra her iki yılda bir toplanacak tıp kongrelerinin Ulus’taki Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında toplanmalarına Mustafa Kemal Atatürk izin veriyor.1938’e kadar sağlık bakanı Dr.Refik Saydam’la her toplantıya katılarak sağlığa ve doktorlara verdiği önemi gösteriyor. TCDDY ye Ankara dışından gelen doktorların yol ücretlerini tenzilatlı teminini sağlıyor, yemek ikramı ve balolar düzenletiyor.

 

Bizi bu topraklarda hür yaşatan, bu uğurda hayatını kaybeden ecdadımıza sonsuz minnet ve şükran borçluyuz. Hekimler tıbbı öğrenmek için kitaplar devirerek ve ustalarından görerek olgunlaşırlar. Her gelen hasta aynı tabloyu sergilemez.

 

HASTALIK YOK HASTA VARDIR

 

Sağlık çalışması kolektif sabır ve heyecan yüklüdür. Neyin, nasıl gelişeceğini tahmin edemezsiniz. Hekim her an her şeyi gözlemek zorundadır. Araya giren bir ses bile onu odaklandığı esas konudan uzaklaştırabilir. Yıllarca gördüğü hastalar ve ustaları olgunlaştırır hekimİ.

 

Çünkü hekimlik usta-çırak işidir.

 

Günümüzde sözel ve fiziksel şiddet hem hekime hem hastaya ve topluma zarar vermektedir. Aynı hekimin beraberinde kolektif çalıştığı yardımcıları da, aynı yukarıda anlattığımız duygulara sahiptirler. İdari yetkilere sahip yöneticilerin yanlış yönlendirmeleri de işi çıkmaza sürüklemektedir. Şikayet kurumları, soruşturma yetkilileri vs. gibi.

 

Hekimler göreve başlarken ulusal ve uluslararası HİPOKRAT yemini yapan özel kişilerdir. Bu kişileri aynı yemini yapanlar eleştirebilir olmalıdır. Günümüzde, sözel ve fiziksel saldırılar çok kolay yapılabilmektedir. Saldırgan kendisinden daha ciddi hastanın olduğunu, başkalarına zarar verdiğini muhakeme edebilme yetisi olmayan kişidir.

 

Bu şuursuz davrananları, usulüne uygun hazırlama imkanı olabilse de (HİPOKRAT yemini engeller) çok değil sekiz on saat sağlık çalışanlarıyla beraber olabilseler, zordaki hastaya nasıl canla başla uğraşıldığını görünce, yemeden içmeden kesildikleri gibi, SAĞLIK PERSONELİNE, değil sözlü fiziki saldırıyı bırakır, çalışanın AYAĞININ ALTINI öpmeye hazırlanırlar. Hekimlik ve sağlık çalışanı olmak bir SANATTIR, ANLATILAMAZ, YAŞANIR. Dünyada yaşanan gelişim ve değişimler, SALGINLAR,ÜLKELERARASI HUZURSUZLUKLAR, GIDAYA ERİŞİMDEKİ ZORLUKLAR, ÖLÜMLER sağlık çalışanlarını BEKLİYOR. Sizler sağlam olun ki İNSALIĞI yaşatasınız. Sizlere huzur verecek anlar hep vardır, var olacaktır. Bir tını, bir gülücük, masum bir bakış, zorda çalışırken güneşin doğuşu, batışı bir anda çıkıverir karşınıza.

 

Görevleri esnasında ve salgınlarda hayatını kaybeden meslektaşlarımı şükranla, rahmetle anıyorum. Mekânları cennet olsun.


Tıp bayramımız kutlu olsun.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.