Erzurum şehir merkezine Tortum tarafından gelenler, Sanayi girişinde arabalarının camını açtığında kesif bir is kokusu ve dumanla karşılaşır. Aynı şekilde Şükrüpaşa’nın alt tarafları, Sanayi’ye yakın kısımları da kirli havadan mustariptir. (Bu durumdan bahsettiğim bir ortamda, “Biz Yoncalık’ta oturuyoruz; camları açamıyor, balkona çıkamıyoruz, biz de de hava çok kirli” diyenler oldu.)
Yıllardır böyledir bu; on yıllardır hatta...
Kömürün-kalitesiz kömürün hem de-yaygın olarak kullanıldığı yıllarda, Erzurum, Türkiye’nin hava kalitesi en kötü şehirlerinden biriydi. Zamanla durum değişti; doğalgazın yaygınlaşmasıyla hava kalitesi arttı, kirlilik azaldı.
Ancak sorun tam olarak çözülmüş değil. Yazının girişinde de belirtildiği gibi, özellikle rüzgârsız havalarda şehrin bazı kesimlerinde sokağa çıkmak, cam açmak, nefes almak kolay olmuyor. Özellikle solunum sıkıntısı çekenler açısından durum daha da vahim bir hal alıyor.
Bunları anlatmamın bir sebebi var:
Geçtiğimiz günlerde Kardelen tv’de Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, soruları yanıtlarken bir gazeteci büyüğümüz “Erzurum’da hava kirliliği yok” demiş; başkan da “Elhamdülillah” diye karşılık vermiş... Ve doğalgaz yatırımlarının öneminden, yaygınlığından ve faydasından bahsetmiş. (Kardelen tv’nin yayıncılığı bu bakımdan çok değerli; başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere şehrin üst düzey yöneticilerini konuk ediyor, merak edilen konulara açıklık getirilmesini sağlıyor, vatandaşın sorunlarını ilgililere aktarıyor, onları halkla buluşturuyor. Demokratik bir işleyiş için yerel medyanın ne kadar önemli olduğunu göstermiş oluyor aynı zamanda...)
Bu konuşmalar üzerine gazeteci Onur Sağsöz, bir fotoğraf paylaşarak “Şimdi bu hava kirli değil mi?” diye sormuş kendi sitesinde... Fotoğraf, ne yazık ki hâlâ rastladığımız bir kare; şehrin üzerini kaplayan kirli hava bulutu görüntüsü... Yani, özetle, “Erzurum’da hava kirliliği yok” demek mümkün değil. Geçmişe göre azaldığını söylemek başka bir şey, ‘Yok’ demek başka bir şey...
Kardelen tv ve diğer yerel medya kuruluşlarının varlığı çok önemli ve değerli; bunu daha değerli kılacak olan ise gazetecilerin görevlerini yaparken yöneticilerin, sorumluların ve siyasetçilerin işlerini -en azından- kolaylaştıracak şekilde hareket etmeleridir.
Nasıl mı?
Şöyle: Gazeteci iyilikleri, güzellikleri, takdirleri muhatabına aktarırken eksikleri, yanlışları, beklentileri de iletmelidir. Gerektiğinde eleştirmelidir. Bu, karşı taraf için de iyi olandır; işi kolaylaştırmadır, yardımcı olmaktır, destek olmaktır. Eksiklerin, hataların, sorunların farkında olmak, sorumluları çözüm üretmeye, daha çok çalışmaya, daha dikkatli olmaya yöneltecektir. Bu işleyişten kimse zarar görmeyecek, medya-siyaset ilişkisi sağlıklı bir zemine oturacak, yerel demokrasi güçlenecek ve sonuçta bütün şehir kazançlı çıkacaktır.
Amaç da bu değil mi; bütün kurumlar görevini yapsın, daha müreffeh bir toplum oluşsun?