Bayrak şiirinin hikayesi

Arif Nihat Asya'nın kendi kaleminden;

 

“Bayrak şiirimi 35 yaşımdayken yazdım…

 

Adana Erkek Lisesi’nde Edebiyat öğretmeniydim…

 

Hatay, Gazi’nin gayretleriyle Türkiye’ye bağlanmıştı…

 

O konudaki çalışmaları 1938 yılında başlamış, 1939 yılında neticeye ulaşılmıştı…

 

Türkiye, yeni bir sevinç içindeydi... Bu sevinci, Adana da büyük coşkunluklarla yaşıyordu…

 

Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşu 5 Ocak 1922’dir…

 

Bu bakımdan her sene, 5 Ocak gününde Adana’da büyük şenlikler yapılır… Adeta yer yerinden oynar…Şimdi de öyle midir, bilmiyorum…

 

Şehrin bir Saat Kulesi var; bir de Ulu Cami minaresi. İşte o Saat Kulesi’yle Ulu Cami minaresi arasına, her senenin 5 Ocak kutlamalarında, kocaman bir bayrak asılır…

 

Bayrak diyorsam, öyle-böyle bir bayrak değil…On beş izcinin kolları üzerinde taşınan bir bayrak... Vay babam vay…

 

Yani Saat Kulesi’yle Ulu Cami minaresinin arasına bir güneş doğuyor...”

 

Okunacak şiir bulunamıyor…

 

“Hatay Türkiye’ye bağlandığı için 1940 yılının 5 Ocak kutlamasının daha bir güzel, daha bir heyecanlı olması isteniyordu…

 

O bakımdan Adana Maarif Müdürlüğü’nden bizim lise müdürlüğümüze bir yazı geldi…

 

Mealen deniyordu ki: ‘5 Ocak kutlamasında, Saat Kulesi’yle Ulu Cami minaresi arasına Adana’nın tarihi bayrağı çekilirken, o güne uygun bir şiirin de, liseniz öğrencilerinden biri tarafından okunması uygun görülmüştür... Gereğini rica ederim. Maarif Müdürü falan filan.’

 

Lise müdürü bu konuda beni vazifelendirdi... Ben de öğrencilerim arasından üç-dört kişi seçtim…‘Gidip kütüphanelerde araştırın…5 Ocak kutlamalarına uygun güzel bir şiir bulun…Pek duyulmamış bir şiir olsun…Meşhurların da kitaplarını karıştırın; adı pek duyulmamış şairlerin de!’

 

Çocuklar gittiler…

 

Birkaç gün sonra geldiler…‘Efendim bulamadık’ dediler…‘Bulamadık olur mu’ diye öfkelendim… ‘Gidin gözünüzü dört açarak bir daha araştırın’ dedim…

 

Çocuklar çıkıp gittiler… Üç-dört gün sonra, elleri yine boş geldiler…

 

E peki ne olacak? Kendi kendime dedim ki, ‘Arif bu şiiri sen yazacaksın!’

 

Bir gün sonra 5 Ocak! Bir günüm var.”Adana’da Ocak Mahallesi’nde oturuyordum… O zamanlar, bugünkü gibi evlerde günün her saatinde elektrik yok…Geceleri petrol lambası yakıyoruz. El-ayak ortalıktan çekilince, petrol lambasının yorgun ışığında, bayrağımıza sığınarak kalemi elime aldım…

 

Şafak sökerken Bayrak şiiri hazırdı... O gece, şiiri nasıl yazdımsa, öylece kaldı…Yani üzerinde ikinci bir defa oynamadım…

 

Sabahleyin liseye gidince, ‘Bana Aydın Gün’ü çağırın’ dedim…

 

Aydın Gün, bugün bizim Opera ve Bale Genel Müdürümüz olan Aydın Gün’dür…

 

Bulunup getirildi; şiiri eline uzattım; ‘Şunu oku bakayım’ dedim... Okudu…Güzel şiir okuyan öğrencilerimdendi…Bayrak şiirini ona bir daha, bir daha okuttum…Mükemmel okuyordu…

 

Bayrak şiirimi, 5 Ocak kutlamalarında ilk defa Aydın Gün okudu ve alkışlandı…

 

O günün akşamı, Halkevi’nde 5 Ocak Balosu var…Aydın Gün de baloda. Davetliler arasından bir kişi Aydın Gün’ü tanımış ve sormuş, ‘Bugün, 5 Ocak merasiminde o Bayrak şiirini sen okudun değil mi?’

 

- Evet efendim.

 

- Kimin o şiir?

 

- Vallahi bilmiyorum efendim.

 

- Yahu nasıl bilmezsin? İnsan okuduğu şiirin şairini bilmez mi?

 

- Bilmiyorum efendim! Şiiri bana Arif Hocam verdi. Sonra, ‘Sana bu şiir kimin derlerse, kimin olduğunu söyleme’ dedi…

 

O zaman mesele anlaşılmış. ‘Tamam bu şiir Arif Hoca’nındır’ demişler…

Bayrak şiirini, Aydın Gün’e Halkevi’ndeki baloda da okutmuşlar…Sonra bir daha bir daha okutmuşlar…

İşte o gün bugündür, benim Bayrak şiirim, bayrağımızın kendisi gibi hepimizin oldu…

Bu şiir, bana ‘Bayrak Şairi’ denilmesine yol açtı ki, bu sıfat, benim için altından dökülmüş bir İstiklal Madalyası kadar kıymetlidir.” Arif Nihat ASYA

 

BAYRAK

 

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü...

Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.

Işık ışık, dalga dalga bayrağım.

Senin destanını okudum,

Senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selamlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

Gölgende bana da, bana da yer ver!

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar;

Yurda ay-yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün

Kızıllığında ısındık;

Dağlardan çöllere düşürdüğü gün

Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;

Barışın güvercini, savaşın kartalı...

Yüksek yerlerde açan çiçeğim;

Senin altında doğdum

Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;

Yeryüzünde yer beğen

Nereye dikilmek istersen

Söyle, seni oraya dikeyim!..

 

Şair, Adana'nın kurtuluş günü olan ve şiiri yazdığı bir 5 Ocak gününde 1975 yılında Ankara'da vefat etti.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.