Beslen (me)

Ankara Yenimahalle 1. Durakta konumlanmış Gazi Osman Paşa İlkokulunda eğitim aldığım dönemde (1990- 1995) beslenme zamanı vardı. 20 dk’lık uzun teneffüs, beslenme için eğitim sürecimizin bir parçasıydı.  Biz bu zamanın genelde %25-%30’luk kısmını beslenmeye, sonrasını da arkadaşlarımızda okul bahçesinde ip atlamak, top oynamak için kullanırdık.

 

Sosyalleşmek ve eğlenmek için verilen zaman yetersiz geliyordu ki biz de beslenme süresinden kısıp kendimizce ihtiyacımız olan kısma ikame ediyorduk. Müfredatı hazırlayan idealistler Türkçe, matematik ve hayat bilgisi dersi ağırlıklı bir programı bizler için uygun bulmuştu. Sanırım gelecekte ihtiyacımız olanın bunlar olduğunu düşünüyorlardı. Lakin 20 dk’lık ikinci teneffüs bizim için kanımca en kıymetli olanıydı. Hem iletişim becerilerimizi geliştirebiliyor hem de sağlıklı ve düzenli beslenme faaliyetlerinde bulunabiliyorduk. Kısa tutulan bu süreç sonrasında toplumda iletişim becerileri yeterince gelişmemiş ve beslenmeye yeterince önem vermeyen bir nesil ortaya çıkıverdi. Ne dilimizi tam kullanabilir, ne dünya matematik sıralamasında istenilen düzeye ulaşabildik, ne de hayat hakkında yeterli bilgiye sahip olabildik.

 

Aslında bakacak olursak 1970’li yıllardan 2020’li yıllara kadarki süreçte (50 yıl da) değişen çok bir şey olmadığını; Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Kütüphanesinde fiziki nüshası var olan Dr. Birsen İpek tarafından Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ev Ekonomisi Bölümünde asistanlık yıllarında (Erzurum-1973) tamamlamış bir araştırma sonucunu okuyunca fark ettim. ‘Erzurum ve Civar Köylerinde 1-2-3. Sınıf Çocuklarının, Beslenmeleriyle Fiziki Yapı ve Sıhhatlerinin Alakası’ isimli çalışma geçmişimize 100 sayfalık ince ve bir o kadarda derin bir not bırakmıştı. Bilimsel çalışmanın çarpıcı sonuçları arasında ‘İyi diyet grubuna girecek numune bulunamadığından diyetlerin değerlendirilmesi orta ve zayıf olmak üzere iki grupta mütalaa edilmiş buna göre köyde yaşayan kız ve erkeklerin %9’u orta diyet grubunda %90, 6’sının zayıf diyet grubuna girdiği, şehir kız ve erkeklerinin %28 orta,%71’inin zayıf diyet grubunda bulunduğu müşahede edilmiştir.‘ ifadesi günün koşullarını köyden kente göç süreç ve nedenlerini (Ay! Neden hafta sonları burası bu kadar kalabalık? Sorusunu kendisine yüksek sesle soranlara) açıklamak için iyi bir başlangıçtır.

 

Okulların genel sağlık kaidelerine uygun olmadığı, diyet değerlendirmelerinde sadece hububat grubundan çocuklar tarafından ihtiyaçtan fazla alındığı buna mukabil C vitaminince zengin yiyecekler grubu olmak üzere diğer gıda gruplarınca kifayetsiz beslenmişlerdir. Kulak, deri, diş, diş eti, saç, kemik, duruş, kas, dil, tırnak gibi fiziki müşahedeler iyi ve fena beslenme arazlarına göre incelenmiş ve neticede muhtelif seviyede fena beslenme arazları tespit edilmiştir.’ ifadeleri yer almaktadır.

 

Gelelim 90’lara beslenme teneffüsünde evde hazırlanan beslenme çantasında yer alması uygun olan besinler liste halinde günler bazında velilere teslim edilir ve günlere ve içeriğe uyum sağlanması dönem guvernörü tarafından beklenirdi. Kuruyemiş (fındık fıstık ceviz) dönem için pahalı yiyecekler arasında olan muz, avokado, kivi ve kurutulmuş et ürünlerinin yanında, aromalı (Çilekli, muzlu, çikolatalı, ahu dutlu) süt getirilmesi de uygun bulunmazdı. Gerekçe olarak yeknesak beslenme sağlanması ve ekonomik gelir farklılıklarının ortaya çıkarılmasının engellenmesi olarak gösterilirdi.  Getirilmesi uygun bulunmayan besinlerin içeriğine günümüzde bakınca proteince, C vitaminince ve sağlıklı yağlarca zengin besinler yani birim üretim ve tüketim maliyeti yüksek olan bir o kadar da bünyece severek ve istenilerek alınmasında faydalı olan ürünlerdi.

 

1911 yılında Erzurum Valiliği görevinde bulunmuş Mehmet Emin Yurdakul;  tarım bölgesi olan Erzurum’da yetişen ürünlerin dışarıya satılamamasının vilayetin ekonomisini oldukça frenlediğini ve yetişen ürünlerin bereketli mevsimlerde çürüdüğünü, kıtlık zamanlarında da kıymete binip pahalılaştığını paylaşmıştır. Düzenli bir yol şebekesi bulunmayan Erzurum Vilayetinin ithalat ve ihracat zorluğu nedeniyle potansiyelini kullanamadığını ifade etmiştir (Öncü 2008).

 

Geldik 2022’lere İzmir’e. Eski Erzurum Valisi Mehmet Emin Yurdakul’un ismini taşıyan Buca Metropol ilçe sınırları içinde ortaokulda öğrencilerin; okullarında temiz ve ücretsiz içme suyuna ulaşma imkânlarının olmadığını, gün içinde su tüketen öğrencilerin su ihtiyaçlarını evlerinden taşıyarak getirdikleri, öğretmenlerin öğle aralarında beslenme ihtiyaçlarını genellikle sandviç gibi ürünlerle kendi imkânları ile giderdiklerini, beden kitle indeks hesaplamalarında normal standartlarda olan öğrenci sayısının %10’u henüz geçmediğini, önemli bir kısmının aşırı kilolu ve bir o kadar kısmının da beklenen kilo boy oranının altında olduğunu, ezkaza gerçekleştirmiş olduğum keyifsiz bir sohbet sonucu öğrenmiş bulunmaktayım. Öğretmenlerin genelde şikâyetçi oldukları konunun ise disiplin vakalarındaki dizginlenemeyen artış ve derslere olan ilgi ve alakanın eskiye göre daha düşük oluşudur.

 

Sözün özü düzenli ve yeterli besine ulaşma konusunda sorunlar henüz çözülemediğinden fiziksel ve zihinsel aktivitelerin istenilen düzeyde gerçekleştiremeyen çoğunluk, kendine has bir normal oluşturmakta ve toplumun normali olarak kabul edilmektedir. Lakin gelişmiş ülkelerin ekonomik olarak gerisinde, değersiz bir şekilde bulunmamızın temel sebepleri arasında beslenme yetersizliğinin başat faktör olduğunu düşünüyorum.

 

Ne zaman ki düzenli ve yeterli besine ulaşabileceğiz, kaliteli uyku koşullarına ulaşıp, düzenli egzersiz yapabileceğimiz alanlarda zaman geçirip ve gün içinde olup biteni iç açıcı eğlendinlen alanlarında değerlendirebileceğimiz imkânlara ulaşabileceğiz, işte o zaman ilerlemeye ancak başlayabileceğiz. Yoksa değersiz yığınlar içinde gün geçtikçe yığın çapımızı hızla genişletecek; kıymetsizliğimizi katlayarak çoğaltıp, düzenli beslenen sağlıklı bir kurtarıcının, en iyi ihtimalle; iyilik meleği siluetiyle, elindeki sihirli asayla yaşam alanımıza ulaşıp, çok kısa bir sürede bizi şimdiye kadarki en iyi versiyonumuza ulaştıracağı romantik düşüyle, derin derin soluk alıp vererek, beklemeye devam edeceğiz.

 

Öncü, A. S. (2008). Erzurum Valisi Mehmet Emin Yurdakul Bey’in Erzurum-Trabzon Yollarıyla İlgili Bir Raporu 1912. Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 4 (4) , 61-71. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ukid/issue/50492/656352 (Erişim tarihi: 3 Mayıs 2022)

 

Birsen İ. (1973). Erzurum ve Civar Köylerinde 1-2-3. Sınıf Çocuklarının, Beslenmeleriyle Fiziki Yapı ve Sıhhatlerinin Alakası. Atatürk Üniversitesi yayınları No:198 Ziraat Fakültesi no:104. Araştırma no:63. Atatürk Üniversitesi. ERZURUM.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.