Bir beyin oğlu, zor beyin oğlu!

Hafızam beni yanıltmıyor ise İsmet İnönü’nün hatıralarında okumuştum. İyi bir kurmay olan İsmet Paşa’nın, bize bir öğüdüydü; “Bazı olay ve durumlarda 24 saat geçmeden yorum yapmayın, konuşmayın…”

 

Şimdi, 32 yıllık meslek yaşamımın nerede ise tamamı Erzurum’da geçen bir arkadaşınız, dostunuz olarak, (okurlarım, benim aynı zamanda dertdaşımdır… ) son bir ayı Erzincan, Muş, Ağrı, Bitlis ve Van’da lider seviyesinde siyasileri takip ederken tek kelime siyaset yapmayan bir gazeteci olarak buradan bir kaç cümle yazmak istiyorum…

 

Hani, İsmet Paşa’ya atfen bir cümle kurmuştum ya; “Bazı olay ve durumlarda 24 saat geçmeden yorum yapmayın, konuşmayın…” diye..

 

Sanırım ben biraz abarttım. O, 24 saat üzerinden bir hafta,  bir çok gün geçti…

 

Beyler, Hanlar, Hatunlar!

Eşler, dostlar, ağabey ve gardaşlar!

Cumhuriyet’i kuran Erzurum’da bakın 100 yıl sonra elde kalan ne var:

 

 

“Tarihler ağlar vatan yanarken,
Eller özyurdunda nara atarken,
Ufukta ümidin nuru batarken,

 

İlk sesi haykıran yüce Erzurum
Vatanı kurtaran yüce Erzurum.

 

Ufak bir depreniş, bir atlayışla,
Ümitler aşlayan bir şahlanışla,
Altı bin senelik bir arayışla

 

Canavar ağzını yırtan Erzurum
Ümitsizlikleri kıran Erzurum

 

***

 

Milli Şairimiz Mehmed Akif’in, “Korkma, sönmez… ” diye başlayan büyük eseri İstiklâl Marşımızın resmen TBMM’de ‘Millî Marş’ olarak kabulüne kadar Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'da Köşk'ün bahçesinde otururken, Albayrak Okulu öğrencileri tarafından huzurunda okunan o marşı nasıl alkışlamıştı…?

 

Henüz 11 yaşında olan oğlum Dumlu Saltukhan’ın da ezberinde olan o marşta ne diyordu Dursunoğlu Muştak Bey;

 

"Vatana ümitsin, bayrağa rehber,
Tarihin bağrında sesin inilder,
Milli vicdan doğar, senden alır fer,

 

İlk sesi haykıran yüce Erzurum
Vatanı kurtaran yüce Erzurum.”

 

***

 

Biliyor musunuz?

Soyadımdan mülhem (esinlenerek)  araştırdım. Bu marşın müziği, Kafkasya da hepimizin yıllardır kulağına çalınan ‘İzmir Marşı'nın müziği ile aynıymış...

 

Şimdi sitem edeyim…!

 

***

 

Gazi Paşa’ya, o yokluk ve yoksunlukta hane açıp yatak saranlara yukarıda ki sözleri ile dimdik duran Müştak Sıtkı Dursunoğlu'na ait birkaç mısradan başka ne bıraktınız?..!

Lütfen anlatınız!

Aradan yüz yıl geçti…

Bu yüz yılın en muktedirleri (gücü yetenleri) siz oldunuz! (olamadınız mı?)

Harbi, ne yaptınız siz?..!

 

***

 

Bakın, Erzurum’da öcü gibi görülen CHP’nin Genel Başkanı’nın 24 saat sürmeyen gezisinde neler oldu, neler yaşandı!

 

 

 

 

Mustafa Kemal Paşa'ya, Dadaş Dursunoğlu’nun istifası ile yol açılan ve 14 günün ardından “Manda ve Himaye kabul edilemez…” denilerek  son bulan o tarihi kongre binasından çıkışta bir vatandaş; yanında 128 milletvekili olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na dokundu!

 

“Dokundu…” diyorum, çünkü siyaset bir dokunma sanatıdır!

 

O caddede Kılıçdaroğlu'na, derdi olan derdini söyledi; olmayan ziyaret için kendisine teşekkür etti. İşsizlikten, haksızlıktan, hukuksuzluktan, adaletten dem vuruldu. O gün için Saltukhan'dan ödünç aldığım kamera ile an be an her şeyi kaydetmeye çabaladım...

 

Hemen hemen her kesimden esnaf, sıkıntılarını dile getirmeye çalıştı... Adı gibi dik duruşu ile Ejder Bey, boş kasap tezgahını gösterirken Ezurum adına ne kadar mahcuptu, bir görseniz!

 

Misafirperverdir Dadaşlar... Kılıçdaroğlu’na, çay ve kahve içirmek için adeta birbirleriyle yarıştılar…

 

CHP lideri o ziyaretler sırasında; kendine ikram edilen Balıkesir'den gelen koyun eti ile kızartılmış cağ kebabın tadına da baktı.

 

***

 

Ülkenin bağımsızlık temellerinin atıldığı yolda tekerlekli sandalye üzerindeki bir yurttaş kesti önünü Kılıçdaroğlu’nun… Anlattı, anlattı… Nerede ise ana avrat sövecekti… O’nu da dinledi Bay Kemal… Sabırlıydı.... Altılı masyı anlattı: "Benim iki kırmızı çizgim var; biri vatan, diğeri bayrak... Anlaştık mı?" diye yemin de etti.

 

Dinlendi ve Necip Fazıl Kültür Merkezi’nden seslendi: “... bu kadar önemli, bu kadar derinlikli olan bir kent acaba neden CHP’ye sempati göstermedi? Neden bir tek milletvekili bile uzun süredir CHP’den çıkarmadı?” dedi.

 

Sorunun cevabını da yine kendisi verdi:

 

“Bu işin sorumlusu, bu işin kabahati Erzurumlularda değil, Cumhuriyet Halk Partililerde, yani bizlerde. İğneyi önce kendimize batıracağız. Gelmedik, sofranıza oturmadık, çayınızı, kahvenizi içmedik. Ankara’da tumturaklı nutuklar attık, Erzurumlu bize oy versin diye bekledik. Niye oy versin kardeşim? Gel otur, bir derdini dinle, bir çayını, kahvesini iç. Hiçbir şey yapamıyorsan bir cağ kebabını ye kardeşim. Bir otur, bir sohbet et bakalım. Bunları yapmadık. O nedenle biz Erzurum’a aynı zamanda Erzurumlularla kucaklaşmaya ve Erzurumlularla helalleşmeye geldik. Bunu da bütün Erzurumluların bilmesini isterim.”

 

***

 

Kılıçdaroğlu, Beştepe’ye Anadolu’nun zirvesinden selam da gönderdi…

 

Bağırmadı, çağırmadı,  tane tane konuştu… Nezaketliydi...

 

Adaletten, tefeciden, çiftçiden, ekonomiden, beşli çeteden, yoksulluktan, eğitimden bahsetti…

 

Yaklaşık 45 dakika konuştu ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismini ağzına dahi almadı, MHP’ye ve Genel Başkanı Bahçeli’ye ise hiç değinmedi…

 

Ama faiz gündemiydi;

 

“Ya bunların Allah’tan korkusu yok Allah aşkına…” dedi, “İşin özeti, Allah’tan korkan adam bunu yapmaz ya. Allah’tan korkan adam fakiri fukarayı düşünür. Allah’tan korkan adam işsizi düşünür ya…” dedi.

 

“Erzurum’daki grup toplantısından son derece memnunum. Erzurumlular ne kadar memnun onu bilmiyorum ama şundan emin olmanızı isterim...” diyen Kılıçdaroğlu, Necip Fazıl Kısakürek Salonu’nu dolduranlara kendini de anlattı:

 

“Ben herkesin inancına saygılıyım, herkesin yaşam tarzına saygılıyım, herkesin kimliğine saygılıyım, herkesin inancına saygılıyım, herkesin yaşam tarzına saygılıyım. Eğer bir sorun varsa, eğer bir çocuk yatağa aç giriyorsa, o gece gözüme uyku girmemeli devlete yönetiyorsam. O çocuğun, o ailemizin sorunlarını çözmeliyim ve biz bunu yapmak zorundayız. Bunu yapacağız, el birliğiyle yapacağız, gönül birliğiyle yapacağız. Sevgili Erzurumlular; hiç kimse unutmasın, geliyor gelmekte olan!”

 

Rahmetli Naim Hoca'nın (Gölleroğlu) oğlu  Ahmet Bey ile Kongre Kitap Kafe'de oturdu, çay içti...  Gerçekten nezaketliydi... Kendini Erzurum sanan bir kaç aklı evvelin, bir ülkü kaçkını için tertiplediği yemeğe bile katıldı... 

 

Ve bizzat şahit oldum; TBMM Kamu İktisatı Teşkilatları (KİT) Komisyonu'ndan tanıdığı Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen'e de nezaketi için teşekkür ederek ayrıldı Erzurum'dan..

 

Ecep bir gün, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na teşekkür ederek döner mi Ankara'ya... !

 

***

 

Ne diyordu rahmetlik Murat Çobanoğlu; Bir beyin oğlu, zor beyin oğlu... Bu tadımlık olsun, haftaya da fırsat yakalar isem söz size  Muş, Ağrı, Ardahan, Van izlenimlerimi anlatırım…

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.