Bir millet neden şairini öldürür?

Erzurum, mutedil insanların şehri… Milliyetçi, muhafazakâr, vatanını seven insanların şehri…

 

Ama aynı zamanda ünlü şair Nef’i’nin de şehri… Hasankale’de 1572 yılında doğan, Padişah I. Ahmet zamanında İstanbul’a giden, burada devlet hizmetine giren ve bir süre farklı memurluklarda çalışan Nef’i’nin…

 

O Nef’i, o büyük şair, II. Osman ve özellikle IV. Murad dönemlerinde ünlenmiş ve sarayla yakın bir ilişki kurmuştur. Ömrünün sonuna kadar bu ilişki bir şekilde sürmüş ve son nefesini de Saray’ın odunluğunda boğulurken vermiştir.

 

Nef’i bir hiciv ustasıdır. Onu meşhur kılan ve bugün de adının anılmasını sağlayan eserleri hicivleridir. Hicivleri öylesine sert, acımasız ve yer yer hakaret içeriklidir ki bu sebeple dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekmiş; yetmemiş, kendisi hakkında adeta ölüm fermanı da olmuştur.

 

Erzurum’un kıymetli yazarı M. Talat Uzunyaylalı, geçtiğimiz günlerde çıkan Nefi/Şairi Öldürmek adlı kitabında Nef’i’yi ölüme götüren süreci roman tadında anlatıyor. Romanda Nef’i’nin öyküsünün etrafında Osmanlı tarihinin en dramatik olaylarının yaşandığı Sultan I. Ahmed, oğulları Genç Osman ve IV. Murad devirleri, Abaza Paşa’nın Erzurum isyanı, yeniçeri ayaklanmaları, başarısız askeri seferler, şeriat tarikat tartışmaları da anlatılıyor. Uzunyaylalı’nın özellikle romanın sununu çok iyi bağladığını, diğer bölümlerinde de iyi bir kurgu ve anlatım sağladığını söylemek lazım.

 

***

 

Nef’i, romanda da işaret edildiği gibi, rahat duramayan, rahatsız eden, lafını esirgemeyen, söven, döven bir şair. Kendisine hem yakın çevresinden hem şair taifesinden hem de yakınlık kurduğu Sultan IV. Murad tarafından yapılan uyarılara aldırış etmeyen Nef’i, bir keresinde hiciv yazmamaya söz vermiş olmasına rağmen gördüğü sıkıntıları, haksızlıkları, riyakârlıkları dile getirmeye devam etmiştir. Duramamıştır; göz yumamamış, görmezden gelememiştir.

 

Uzunyaylalı’nın romanda dostu olarak gösterdiği Şeyhülislam Yahya Efendi ile bile söz dalaşına girmekten çekinmemiştir şair; kendisine üslup uyarısında bulunan Yahya Efendi ile karşı karşıya gelmiştir. Yahya Efendi, söz dinlemez, dik başlı, huysuz şaire “kâfir” demekten kendini alamamıştır:

 

“Şimdi hayli sühanverân içre

Nef'imanendi var mı bir şair

Sözleri seba'-i mu'allakadır

İmrü'l-Kays kendidür kâfir”

 

Hem toplum nezdinde hem saraydaki statüsü itibariyle oldukça saygın bir konumda bulunan Şeyhülislam’ın bu hicvinin de altında kalmamış Nef'i ve şu karşılığı vermiştir:

 

“Müftü efendi bize kâfir demiş

Tutalım ben O'na diyem müselman

Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere

İkimiz de çıkarız orda yalan”

 

Nef’i’nin hicivlerinden dönemin bütün ‘kötü’leri nasibini almıştır. Romanda, Nef’i, “Paşasına, vezirine, müderrisine, kadısına, esnafına bakmam! İşleri ve sözleriyle devleti ve milleti techil ve tahkir edenleri aynı usulle eleştiririm!” der Sultan I. Murad’a. Padişah da “Pervan yok, bana da diyeceğini diyorsun. Ama gocunmuyorum; sen, bu milletin vicdanısın. Lakin küfürbaz bir vicdanısın!” der ve kendisinden hicve ara vermesini ister. Nef’i de ara verme sözü verir.

 

Ama bir süre sonra yine aynı üslupla yazmaya devam eder. Gürcü Mehmed Paşa’yı eleştirdiği “.. a köpek” cinaslı meşhur şiiri belki de onun en tipik şiirlerinden biri olarak tarihe geçer ve bugünlere kadar ulaşır. O şiirin bir beytinde “Sen kadar düşmen-i devlet mi olur a hınzır/Ne turur saltanatın sahibi bilsem a köpek” der mesela…

 

Kendisinin ölümüne de bütün uyarılara rağmen IV. Murad'ın eniştesi Bayram Paşa hakkında yazdığı hiciv sebep olmuştur.

 

***

 

Nef’i, romanda ve diğer kaynaklarda anlatıldığına göre, dilinin belasını çekmiştir. Ancak şunu da göz ardı etmemek lazım: Sultan, Şeyhülislam, paşalar, şairler, aile ve yakın çevre, yani kendisini tanıyan bilen bütün bir toplum el ele vererek şairi ölüme götürmüştür. Toplumun vicdanı olduğu ortadadır, kötülüklerin, kötülerin düşmanıdır, haksızlıklar karşısında haykırmaktadır; yani vicdan sahibi birisinin yapması gerekeni yapmıştır. Yani üslubu bozuk olsa da kendisine toplumun ihtiyacı olan, toplumun kendisinden razı olması gereken birisidir Nef’i…

 

Dönem matbuatın, gazeteciliğin yani yanlışları görüp gösterip eleştirenlerin olmadığı bir dönemdir; Nef’i de bir anlamda bunu yapmaktadır, üstelik herkes de bunun farkındadır ama yine de yazmamasını istemektedir! Susmasını, sessiz kalmasını, görmemesini, kör kalmasını beklemektedir!

 

Niye?

 

Bir süredir bozulmaya yüz tutmuş düzenin devamından yana olanların, haksız kazanç elde edenlerin, ehil ve layık kişiler değil ‘yandaş’ olanların rahat etmesi için… Onların konforunun bozulmaması için… Çürümenin sürmesi için…

 

Ehl-i vicdan buna isyan etmelidir. Nef’i, döneminin ehl-i vicdanıdır. Nef’i’ye ve vicdan ehline selam olsun…

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ahmet Kurt 22 Ocak 2025 18:01

    "Ehl-i vicdan buna isyan etmelidir." Yazarımız romanıyla, 1500'lü yılların yönetim ve dinî müesseselerine isyanını ortaya koymuş. Efendim.