Çenebaz Osman Efendi!

Mustafa Duman, oğlum...sen misin bu dünyada bu kadar kalan...böyle olur işte, zaman sana ''Çenebaz Osman Efendi'' için rahmet okutturur...


...

 

"Meselimiz eski; onsekizinci yüzyılın bir işleri... Moskof gavuru ile tutuşmuşuz ki arapsaçına dönmecesine! Bir onlar bizi bastırıyor, bir biz bastırıyoruz. Yenişememişiz sizin anlayacağınız. İki yanın da soluğu tükenmemiş..."

 

Lafı baştan uzun tutmayalım. Durumun açmaza girdiğini gören Çariçe, savaş bölgesine iki kıdemli adamını Orlof'la Abrişkof'u gönderiyor. İnceleme sonunda barış gereği ortaya çıkıyor. Osmanlı'ya haber salınıyor. Gerisini Kemal Tahir anlatıyor:

 

"Saray sevinmiş habere. Sağlam bir barış kurabilmek ve de savaştan zararlı çıkmamak için yaman bir müzakereci bulup yollamış: Çenebaz Osman Efendi! Bu Osman Efendi medresede Aristo mantığı okumuş ki ağzından akıl donduran laflar dökülüyor. Padişah da İstanbul'un altını üstüne getirerekten nefesi güçlü bir hoca bulup ona bir muska yazdırmaz mı! Muskayı hemen bir ulakla Osman Efendi'ye gönderir ve de bunu müzakerecilerin geçecekleri yola gömdürmesini, muskayı atlayanın aklı başından uçacağını haber verir!

 

Osman Efendi zaten çene gücüne bel bağlayıp elde avuçta durmuyor, bir de muska erişince 'Şimdi keferenin hakkından geldim' deyip yüreğini az biraz serinletip ertesi sabah barış masasına oturmuş. Derken, Orlof'la Abrişkof muskanın üstünden atlayıp gelmezler mi! Osman Efendi düşünmüş 'Bunlar muskayı geçti, akıl da bunlardan geçti demektir. Ne kaldı geride? Hırsı kalmıştır gavurun, para hırsı! Sarı liralarla hırsını da doyurdum mu, canını aldım gitti ben bu keferelerin!'

 

Osman Efendi büyü ve çene gücüne yaslanıp açar konuşmayı: 'Şu Kırım meselesini görüşelim!?...' Ruslar birbirlerinin yüzüne bakarlar: 'Ne diyor bu efendi' diye. Sonra Osman Efendi'nin yüzüne bakıp sırıtırlar. Besbelli bu efendi çok şakacı! Kırım meselesi çoktan sarılıp dürülmüş, yeniden konuşulacak yanı yok. Az biraz gülerler, az biraz hafiften öksürürler; gelgelelim bizim Osman Efendi 'Kırım' diyor da ağzından başka söz çıkmıyor. 'Şu Kırım meselesini canım, şunu bir görüşüp savuşturalım da gerisi kolay iş' deyip bir sağ elini sağındaki altın torbasına, bir sol elini solundaki altın torbasına sokup sarı liraları durmadan şakırdatıyor.

 

Ruslar 'Herhalde bu efendi bugün hasta, yarın iyileşir inşallah, konuşmayı erteleyelim' diyorlar. Ama ertesi sabah Osman Efendi'nin yine ilk sözü: 'Aman şu Kırım meselesini bir savuşturalım, gerisi kolay' oluyor. Bir gün, iki gün, üç gün; Ruslar bakıyorlar ki buradan bir yere çıkılmaz. Orlof'la Abrişkof Moskova'ya dönüyorlar, komutan Romanzof da ordularının başına geçiyor."

 

Osman Efendi saraya şöyle yazmış: "Her şey tasarlandığı gibi oldu. Çariçe'nin iki sevgilisi, Orlof'la Abrişkof'un akılları başlarında olmayıp Moskova yolundadırlar. Romanzof'a gelince, onun da geçeceği yola muskayı gömdüğümüzden, mecnun olup avareleşeceğinden şek kalmamıştır."

 

Kemal Tahir diyor ki: "Romanzof büyüyü atlayıp Osmanlı cephesini yarıyor, ta Kaynarca'ya kadar dayanıyor. Biz bu Osman Efendi yüzünden Kaynarca Anlaşması'nı imzalamak zorunda kaldık!"

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.