Dayım öldü ve o hikâye de öldü...

''Çamlıhemşin'de, Otel Doğa'da gece. Ellerimizi uzatsak Fırtına Deresi'ne sokabiliriz.

 

İdris Duman benim dayım. Evet, annemin kızlık soyadı da Duman. 87 yaşında da aldırmayın. Dört ay önce, otelden çıkarak Artvin, Şavşat, Ardahan tarikiyle Kars'a gidip Ani harabelerini ziyaretten sonra bu defa Kars, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Trabzon, Rize yoluyla otele döndü. Artık yollarda pek rastlamadığım Kartal otomobiliyle hem de.

 

T-shirtinde Mustafa Kemal resmi görünüyor. Paris yıllarından tanıştığı Attila İlhan'ınkilere benzer fikirleri var da bizimki biraz daha katı sanki.

 

Meslek kursunda tanıştığı bir Anzac askerinin tavassutuyla demiryolları için sinyalizasyon sistemleri kuran Fransız şirketinde işe başlayıp yirmiyedi yıl Paris'te Notre Dame katedraline yakın bir evde ikamet etti. 1958-1985 Orada evlendi ve orada çocuğu oldu.

 

Paris'te yaşıyor gibi de aslında değil, şirket nerede iş alıyorsa oraya gidiyor. Yeni Zelandadan Sibiryaya.Gezme hevesini de ilave edersek, Dünyada görmediği yer yok. Söylemesi ayıp mı, bilmiyorum, bazı ülkelerin adını ilk defa Ondan duymuştum. Gabon mesela. Orada da bulunmuş iyi mi?

 

İki batı dilini ana dili gibi konuşuyor ve pek çok dilde anlaşabiliyor.

 

Emeklilikten sonra ve 1985'te Çamlıhemşine döndü. Dikkat buyurun 33 yıl önce. Otel Doğa'nın üzerine kurulduğu arsayı babası satmıştı. Köydeki evine gidemeyeceği gecelerde kalmak için bir ev yapmak üzere geri aldı. Sonra niyeti bozdu(!)  peyderpey ve genellikle tek başına çalışarak Otel Doğayı yaptı. Öylesine yaptı ki 90 lı yıllarda otel Dünyanın en güzel küçük otelleri listesine girmişti.

 

Benim hatıralarım genellikle 90 lı yıllarda ve sezon sonralarına dair.En güzeli şuydu galiba: Direksiyonda ben,yanımda dayım.Henüz otoyol denilerek katledilmemiş zamanlarında sahil yolundan,Fransız telaffuzuyla Rouge Orange demeyi pek sevdiği Güneşin batışını seyrederek gidiyoruz.Mutlaka Jack Kerouac'dan ve On the Road'dan bahsetmişimdir.Gün batımlarının hüzünlü çocuğu sadece Kerouac mıdır?

 

Müsaade edin şunu da söyleyeyim: Yine 90 lı yıllarda, Ekim, Kasım filan, muhtemelen biraz Aralık. Bir aydan fazla, otelde sadece ikimiz kaldık. Birbirimizi neredeyse hiç görmeden. Ben döndüğümde O kimbilir kaçıncı uykusunda. O uyandığında ben henüz uyumuşum. Omletten ibaret kahvaltım her gün hazır, bana sadece çayın altını yakmak kalıyor.. Sahi,ne çok da kitap okumuştum.

 

Yazının burasında durdum. Sadece hatıralarımı tamamlamaya kalksam bu yazı yine bitmez. Haa işte o hikâye...demeyi pek sever dayım. Öyle yapayım ben de: Haa işte o hikâye...''

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.