Deve Kuşları...

Yıllar önce bir kitapta okumuştum, Deve kuşunun hikâyesini… O zaman pek anlamamıştım ama şimdi yaşadıkça anlamaya, çevredeki insanların bazılarının tavırlarını gördükçe, ne kadar ustaca bir öğretiymiş, dersmiş zamanında doğru öğretiyi anlasaymışım, diye kendime de hayıflanmıyor değilim.

 

Hikâye şöyle;

 

Eski dönemlerde medrese eğitimi veren bir hocamız, o ilde hafta sonu bir panayır, bir şenlik olacağını bildiği için talebelerine de değişiklik olsun diye, hafta sonu alıp hep beraber şenlik alanına doğru giderler.  Başka milletlerden de katılanlar, ipekler, elbiseler, baharatlar, meyveler, sebzeler her çeşit ürünler sergilenmekte. Gençler kendi kabiliyetleri doğrusunda gösteriler yapmakta. Kimi at üzerindeki hünerlerini, kimi güreşteki, kimi de cambazlık hünerlerini göstermekte.

 

Bizim hoca bu güzellikler karşısında etrafındaki talebeleri unutmuş. Arkasına dönüp baktığı zaman çocuklar yok. Başlamış aramaya.

 

Neyse ki uzaktan fark etmiş talebelerini, hepsi Deve kuşunun etrafındaymış. Deve kuşu alımlı – alımlı gezinip, bazen kanatlarını hareket ettirirken, etraftaki insanlarda hayranlığını gizleyemiyorlarmış.

 

Bizim hoca (müderris ), durumu fark edince Deve kuşunun yanına gelip ona soru sormaya başlar;

(O esnada bütün talebelerini de yanına almıştır.)

- Ya hu sen ne güzel bir yaratıksın, senin adın ne? Hayvan bu iltifat karşısında biraz daha kabararak,

* Ben DEVE KUŞUYUM der. Bizim hocada;

- Öyleyse sana zahmet şu yükümü şuraya kadar taşısana sevabına, der.

* Deve kuşu; Hayır ben yük taşıyamam ben kuşum, diye cevap verir.

- Bizim hocada; eee, o zaman hele bir uçta uçuşunu bir görelim, der.

* Deve kuşu; hayır ben deveyim, uçamam, der.

Bizim hoca etrafındaki talebeleri toplayarak,

-  Evlatlarım işte cemiyette böyle insanları göreceksiniz. Kılıklarına kıyafetlerine baktığınızda, havalarına cakalarına baktığınızda, konuşmalarındaki hiç kimseyi beğenmeme ve herkesi eleştirme üslubuna baktığınızda, Dünyayı bunların kurtardığına inanırsınız. Amma görev verdiğinizde asla ve asla başaramadıklarını görürsünüz. Ne yük taşıyabilirler nede uçabilirler. Azıcık sıkıştırdığınız zaman kafalarını kuma gömer, yada kaçıp gider , hiç bir şeyi kabul ettiremezsiniz .Diye ders verir .

 

Yıllarca tevazulu ve saygılı olmanın insanı erdemli yapacağı bizlere öğretildi. Çok şükür öyle olmaya da gayret ettim. Bunun insani bir haslet olduğu öğretildi bizlere.

 

Ben yaptım demenin ayıp olduğu, biz yaptık demeye gayret eden bir kültürde yetiştim. Maalesef benim bu tevazuumu yanlış anlayan kesimler olduğunu duyuyorum.

 

Siz bu memlekete ne yapmışsınız, ne kazandırmışsınız?  Diyen, arkadaşlara anlatıyorum.

 

 İlk önce edebi öğrenmelisiniz. Geçmişte gençlik yıllarını, eğitimlerini, mesleklerini, saha içerisinde takımı ve şehri için kafasını -gözünü-burnunu -ayağını-elini- etini – kemiğini sahaya bırakmış, mücadeleyi ve şehri temsil noktasında, profesyonel liglerde yıllarca futbol oynamış, profesyonel olarak ücretlerini alamamış, hatta ve hatta sigorta hakları bile yatmamış, gençlere ve gelecek nesillere iyi örnek olmuş, futbolun siyasi yönünü kullanmayıp, Futbol kulüplerinin taraftar kesiminde çeşitli siyasi partilerden insanların tribünleri doldurduğunu bilen, herhangi bir siyasi kimliğe bürünmeden, futbol kulüplerinin siyaset üstü şehrin, ortak değeri olduğunu bilen ve asla görev talep etmeyen, görev verildiğindeyse, görevden kaçmayan, büyüklerinize ya da kardeşlerinize karşı biraz edepli olmalısınız. Saygılı olmak zorundasınız.

 

Futbol oynadığımız dönemlerde, hak ediş transfer paralarımızı, alacaklarımızı, çek olarak uzun vadede ödeyeceklerini söylemelerine rağmen, çek tarihi geldiğinde çekin karşılıksız çıkması sonucu;

 

  • Söz paran bende;  diyen kişileri mahkemeye vermeyecek kadar söze kıymet veren
  • Bu takım ligde kalsın, namusum hariç ne isterseniz isteyin diyenlere,
  • Takımı düzeltelim sezon sonu hiç ummadığın parayı alacaksın diyenlere,
  • Şu anda paramız yok ama şampiyon olursak, sezon sonu hakkını vereceğiz, sözünü verip de, sözünde durmayanlara, asla küsmedik.
  •  

Takımın ve kulübün altını oymadık. Şahıslar hata ve yanlış yapabilir dedik. Kulüplere ve kurumlara zarar verilmez, küsülmez terbiyesiyle Şehrimize yine hizmet ettik.

 

Nasıl mı?

 

2007 yılı TFF Erzurum Bölge Teknik sorumlusu olduğum zaman. Bir yıl boyunca ‘Yüksek Rakımda Kamp Tesislerinin Projesini’ TFF Eğitim dairesine sunduğumu, projenin çok beğenildiği ama projenin maliyeti açısından, TFF’nun karşılayamayacağını, şehrin dinamiklerini de kullanmamız gerektiğini, Gündüz Tekin Onay ve Yılmaz Gökdel hocalarım anlattılar.

 

Bende Erzurum valisi sayın Celalettin Güvenç’e, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Ahmet Küçükler’e, Atatürk Üniversitesi Rektörü rahmetli Yaşar Sütbeyaz’a, Gençlik Spor İl Müdürü sayın Fatih Çintımar’a, projeyi anlatarak şehrimize maddi ve manevi kazanımlarını, sportif manada çok şeyler katacağını defalarca sunumlar yaparak fikri mimarı olduğumu,

 

Büyükşehir Belediye Erzurumspor’un sportif direktörü olduğum 2012 – 13 sezonunda, Ahmet Küçükler başkanımla sık sık bu konuda görüştüğümü ve bu şehre ‘Yüksek İrtifa Kamp Merkezini’ kazandırdığımı söylemek mecburiyetindeyim.

 

Bu arada TFF Erzurum Bölge Müdürümüz Hikmet Yıldırgan ve ekibinin de desteğinin hakkını vermeliyim. Projenin devamında saha sayılarını artıran, sayın Mehmet Sekmen ve ekibinin de hakkını vererek keşke eksiklikleri de benimle paylaşsaydılar. Daha fonksiyonel bir kamp merkezi haline getirseydik.

 

2019 – 20 Futbol sezonunun 11. ayında alt yapı Koordinatörü olarak görev verildiğinde, Mart ayında pandemi dolayısıyla ligler tatil edildi. Çalışmalarımız eksikliklere yönelik oldu. En büyük sıkıntımız 10 tane ayrı yaş grubuna yeterli sayıda, antrenman sahası olmamasıydı. Almış olduğum duyumu değerlendirerek, hiç kimseye anlatmayarak, kulüp başkanı ve alt yapı sorumlumuza bilgi vererek sezon sonuna kadar beklemek mecburiyetinde kaldık. Sezon sonu Yasin Deniz’in alt yapı yöneticisi olması, belediye kanadında etkili bir kişi olması hasebiyle; 4 çim saha ve bir tesisin, bir geçiş protokolü yaparak, Alt yapımıza, Gençlik gelişim takımlarımıza, 4 tane çim saha ve bir tesis kazandırmış oldum.

 

Eğer gazetedeki sayfa sınırım olmasaydı diğer yaptıklarımı da yazardım.

 

Biraz edep, büyüğe karşı ve geçmişte profesyonel yaşantısı olanları küçümseyerek bir şeyler elde edemezsiniz. Onların bilgilerinden ve tecrübelerinden faydalanmanız gerekirken onları itibarsızlaştırmak size bir şey kazandırmaz. Aksine kaybettirir.

 

Hayatı Kendi tecrübeleriyle yaşayanlar aptallardır.

Başkalarının tecrübelerinden faydalananlar ise akıllılardır!

 

Sevgi ve saygılarımla…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.