Diyânet'ten, Atatürk'e esirgenen rahmet...

Atatürkün ölüm yıl dönümü münasebetiyle, bu haftaki cuma hutbesinde, Atatürk'e bir rahmet ve bir dua okutmayı esirgeyen Diyânet yetkillileri tavrı esef verici olmuştur. Turgut Özakman'dan iktibâs edilen ''Yunan ordusuna dua edin" yazısına kulak vermelerini ve bu tür sefil ve alçakça zihniyetlerin az da olsa varlıklarını hala ısrarla ve inatla sürdürdüklerinin hatırlatılmasında fayda umulur sanırım. İşe bakın bir önceki yılda da, Atatürk'ün 79.ölüm yıl dönümü cuma gününe tesâdüf etmişti. Ne yazık ki, benzeri nankörce bilinçli aymazlık, o cuma hutbesinde de ayniyle sergilenmiştı. "Yunan ordusuna dua edin" diyen zihniyetleri def'eden ve emperyalist güdümlü o orduyu denize döken Atatürk'e rahmet dilemek, onu hayırla yâd etmek Diyânet'in hem islâmı, hem ahlâkî, hem milli ve hem de insanî ve vicdanî görevidir. Bu görev ve sorumluluktan asla ve asla kaçamaz; kaçmamalı da...

 

Anadolu'nun kapılarını açan Sultan Alpaslan'a, İstanbul'u fetheden Sultan Fatih'e ve daha daha nicelerine hutbelerde rahmet dileyen, Fâtihalar okutan Diyânet'in, ki doğru olan ve olması da gereken budur. Anadolu'yu ikinci kez vatan yapan ve yeniden hür ve bağımsız bir devlet kuran Atatürk'ü, her nedense bir türlü hep görmezden gelmeleri bir ihmal değil; aksine kastı aşan bir başka şey olmalıdır. 'Hubbu'vatan mine'iman' yani vatan sevgisi imandandır. Bu hâdis-i Şerif'in gereğini bîhakkın yerine getiren, vatanın hârim-i ismetini düşmana çiğnetmeyen, vatanın nâmus-iffet ve şerefini müstevlilerden koruyan ve tüm hayâtını vatanına milletine adayan böylesi bir vatansever kahramana yapılan bu tür muamele, nasıl bir inanç ölçüsüyle ve nasıl bir vatan sevgisiyle bağdaşır? Hakikaten anlamak zor...

 

Hani ''Ölülerinizi hayırla yâdedin'' diyordu yüce Peygamber... Yoksa bu hâdis-şerif; bir halâskâr-ı vatan olan Atatürk için geçerli değil mi? Oyle ise bilelim...Yapılanların iz'an ve insâf ölçüleri ile örtüştürülecek insanî ve islâmi bir yönü var ise bir söyleyin, biz de anlayalım Allâh aşkına...Anlaşılan terâzinin miyârı iyice kaçırılmış...

 

"Yunan ordusu için dua edin"

 

Damat Feritler Ali Rüştüler, Ali Kemaller, Şeyhülislâm Dürrüzâdeler, Mustafa Sabriler ve daha niceleri Avrupa karşısında titrerken ve her isteklerini emir telâkki ederken, milletin geleceğini emperyâlistlere satarken, Milli Mücâdele'yi söndürmeye çalışırken, Anadoluda bambaşka şeyler oluyordu.

 

ANKARA’nın Sevr Andlaşması’nı reddetmesi ve yırtana kadar mücadele edeceğini ilan etmesi üzerine, işgalciler Yunan ordusunu harekete geçirirler. Amaç milli direnişi kırarak Sevr Andlaşması’nın imzalanmasını sağlamaktır. Yunan ordusu yıkarak yakarak Anadolu'da ilerlemeye başlar.

 

Peyam-ı Sabah gazetesi muhabiri, Damat Ferit hükümetinin Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Ali Rüştü Efendi’ye sorar: ‘Hükümet Yunan ordusu tarafından yapılan bu hareketi protesto etmek niyetinde midir?' Müsteşarlığına İngiliz casusu Sait Molla’yı getirmiş olan bu Nazır Efendi diyor ki:

 

"Hükümetimiz M. Kemal taraftarlarını resmen mahkûm etmiş, hilafete ve vatana hain olduklarını ilân eylemiştir. Vazifesi bu asilere (yani Kuvayı Milliyecilere) layık oldukları cezayı vermektir. O halde kendi programımız dahilinde bulunan bu hareketi (Yunan ilerleyişini) niye protesto etmeli?"

 

NAZIRLIĞA DEVAM

 

Nazır Efendi bir şey daha söylüyor:

 

"Bu ordu bizim ordumuz sayılır. Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz!’" (Peyam-ı Sabah, 12 Temmuz 1920, F.R. Atay, Eski Saat: T. Bıyıkoğlu, Atatürk Anadolu’da; Gizli Celse Zabıtları, 4.c.)

 

Milli duygudan, namustan, onurdan, bilinçten yoksun Nazır’ın bu rezil, kepaze laflarına ne hükümdar bir tepki gösterir, ne sadrazam, ne de öteki nazırlar. Nazır nazırlığına devam eder. Bir sonraki hükümette de yer alır.

 

İstanbul yönetimi işte böyle bir yönetimdi.

 

Turgut ÖZAKMAN

 

"Yunan ordusuna dua edin" diyenler ile "Keşke Yunan kazansaydı" diyen müşterek hain damarlar maalâsef günümüzde de mevcut olup, bu tür hezeyânlar ve uğursuz anlayışlar ayniyle sür-git devam etmekte yarınları daha da güzel olacak ülkemizde... İktibas edilen yazıda işaret edilen kirli ve mandacı zihniyetlerin uzağında ve yüce dinimizin saf ve temiz özü ile daha iyi bilinip anlaşılmasına ve ahlâkî bir hayât sürdürülmesine yönelik, Atatürk'ün kurduğu ve saygın bir kurum olan ve öyle olması da icâp eden Diyânet ve yetkililerinin, daha hassas olmaları beklenir ve arzu edilir.

 

İtiraz; ölüm yıl dönümünde Atatürk'e bir rahmet dilemeyi çok gören Diyânet'in, her Allâh'ın günü sabah-akşam Atatürk'e ve Mehmet Âkif'e hakaret etmeyi meslek haline getiren Yunan ve İngiliz sevdâlısı ve beslemesi hasta ve sapkın ruhlu bir meczûba, Diyânet Işleri Başkanı tarafından yapılan ziyaretedir; gösterilen itibaradır. Sitem, böylesi sevimsiz ve olumsuz bir görüntünün, hem de Atatürk'ün ölüm yıl dönümünde, bilerek veya bilmeyerek medyaya servis edilmesinedir.

 

Diyânet ve Diyânet yetkililerinin Atatürk gibi bir millî değeri, vefatının yıl dönümünde, ihmâl ederek es geçmeleri hayli üzüntü verici olmuş ve haliyle haklı tepkilere yol açmıştır. Birliğe en çok ihtiyaç duyulan böylesi nâzik dönemlerde, kendilerinden daha kucaklayıcı ve daha birleştirici-kanaştırıcı olmalarını beklemek kendilerinin vazifesi, bizler içinse bir hak olduğu unutulmamalıdır.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.