Doğu Anadolu Oyunları ve Havaları -(9)

Erzurum Barları hakkında yazılmış ilk kitaplardan biri olma özelliği taşıyan  ''Doğu Anadolu Oyunları ve Havaları'' isimli kitaptan bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istedim.

 

Bu kitap Cumhuriyetin ilk yıllarına ait Erzurum’un sosyal yaşantısı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Bu bakımdan çok önemlidir.

 

Kitabın yazarı Kasım Ülgen,  Erzurum Halk Evi'nde yaptığı çalışmaları iki bölümde anlatmış. Birinci bölümde sosyal hayatı, ikinci bölümde ise 'Hoşbilezik, Dello, Hançer Barı ve Timurağa Barları'nın nasıl oynanacağını nota,  resim ve şekillerle anlatmaya çalışmıştır.

 

360 sahifelik bu kitabın bazı bölümlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Özellikle Hançer Barı'ndaki değişim sizi hayretler içinde bırakacaktır. Hadi hayırlısı!

 

KİTABIN ADI: Doğu Anadolu Oyunları ve Havaları

KİTABIN YAZARI: Kasım Ülgen-Sarıkamış Ortaokulu Müdürü

YAYINLAYAN KURUM: Kars Halkevi

KİTABIN BASIM YILI: 1944

KİTABIN BASILDIĞI YER: İstanbul Cumhuriyet Matbaası.

 

Kasım Ülgen bu kitabının önsözünde şöyle diyor:

''Kars ve havalisinde bulunduğum 6 seneden beri mahalli oyunları incelemekteyim. Oyunların tetkiki hazırlandıkça, sıra gözetmeden kitaplar seri halde birbirini takip edecektir.

Bu seri kitapları iki maksatla hazırlamaktayım.

BİR: Milli oyunların yurdun her tarafına yayılması.

İKİ: Milli folklor alanında bir rol oynaması.

Doğu Anadolu Oyunları adını taşıyan bu serinin birinci kitabı Erzurum, ikincisi Kars ve üçüncüsü Artvin olacaktır.

Oyunlar en hurda teferruatına kadar tahlil edilerek figürlere, figürler hareketlere, hareketler de kısımlara bölünmüştür. Yazı. resim, fotoğraf, nota ve mümkün olan her şeyden faydalanılarak tespit işinin daha mükemmel olmasına çalışılmıştır.

 

Halkevi ‘’Milli Oyunlar’’ ekiplerinin çalışmalarında bir yardımcı vazifesi görecektir. Bundan başka; bir oyunun kaynağından uzaklaştıkça yahut öğrenme alanındaki her aktarma neticesinde görülen değişimlerin, aslından ayrılması, hareketlerin tarz, eda, çeşni ve ifade kuvvetinin, orijinalitenin kaybolmasının önünü açacağını zannediyorum.

 

İkinci bakımdan bu kitap, folklor araştırmalarında, yurdun muhtelif kısımları arasında yapılacak oyun mukayeselerini sağlayacak, bu süratle ortaya atılan fikirlerin ispat veya reddi yolunda da bir rol oynayacaktır.

 

Bu kitabın hazırlanışında yardımını gördüğüm, Erzurum, Kars ve Artvin Halkevleri'ne teşekkür borçluyum.

 

Kitabın yazılışındaki bu iki gayeye veya hiç olmazsa birine erişeceğimi ummaktayım. Bu ümidim boşa çıkmazsa çok sevineceğim.

Kasım Ülgen – Sarıkamış Ortaokulu Müdürü.''

 

NOT: Keşke Kasım Ülgen, beraber çalıştığı ve derleme yaparken ona yardımcı olan, Halkevi müdürlerinin isimlerini, Davul-zurna çalanları derleme yaptığı mekânları ve Bar tutan Dadaşları da belirtseydi, tarihe not düşmüş olacak ve çok daha güzel olacaktı.

 

Geriye dönüp 1943-1944 yıllarına baktığımızda Erzurum Halkevi'nde bar tutan şu Dadaşlara rastlamaktayız. İhsan Ertugay, Reşat Pirim, Cemil Akgün, İhsan Altaca, İhsan Coşkun, Ahmet Yıldırım (İnce Arap) ve İdris Kenger. Erzurum barlarını derlerken bu dadaşların ona yardımcı oldukları kanaatindeyim. Ama davul-zurna çalanların kimler olduğunu tahmin etmek hayli güç.


 

ERZURUM OYUNLARI HAKKINDA FOLKLOR BİLGİLERİ.

 

Erzurum’un belli başlı oyunları şunlardır.:

1-Hoşbilezik 2-Timurağa 3-Dello 4-Serhoşbarı 5-Aşırma-6-Daldalar 7-Nari 8-Tanzara 9-Hekari 10-Koçeri 11-Hançerbarı 12-Köroğlu.

(Not:1935 tarihinde Albay İhsan Yavuzer tarafından 'İş Ocağı' dediğimiz Ağır Bakım Tamir Fabrikası'nda her akşam talimini yaptırdığı barlar bu 12 bar olsa gerek.)

 

Bunlar erkeklere mahsus oyunlardır. Kadınların oyunları üçayak, kosalma, tatyan gibi türkülü oyunlardır. (Demek ki kadın barları o tarihte henüz derlenmemiş). Bu oyunlardan en çok oynananlar ve ekseriyetin bildiği oyunlar; Hoşbilezik,  Dello, Timurağa, Koçeri, Hançerbarı ve Köroğlu’dur.  Bu oyunlardan Köroğlu barını iki kişi kılıçla oynar. Hançer Barı da iki kişiyle ellerinde hançer olmak üzere oynanır.

 

Erzurum’un 12 barı diye şöhret bulan bu barların Erzurum’un öz malı olduğu muhakkaktır.

 

En ihtiyar oyunculara sorulduğu zaman; Daha çocukluklarında bu oyunların hepsini gördüklerini ve babalarının dedelerinin söylediklerine göre, onlar da gözlerini açtıkları zaman bu oyunlarla karşılaştıklarını belirtmektedirler.

 

Bu oyunlar bidayeti bilinmeyen çok eski zamandan beri devam edegelmektedir.

 

Oyunlar düğünlerde, dini ve mahalli bayramlarda, Hızırilyas, Nevruz gibi günlerde, hafta tatillerinde, hususi gece toplantılarında oynanır.

 

Köşk, Abdurrahman Gazi, Kavak (cirit meydanı) gibi mesire yerlerinde, yazın sık sık bu barları çeviren guruplar görülür.

 

Köşkte hemen her gün, Kavakta (Kavak kapı kastediliyor) eskiden cumaları, şimdi pazarları, ziyaret günleri Türbenin aşağıdaki dere boyunda, takım takım oyuncular görülür. Öyle ki bazen 15 davul-zurnanın yer yer çaldığı işitilir.

 

Birkaç oyundan sonra fasılada davulcu davulunu yan yatırarak kucağına alıp ’’Parsa’’ toplamaya çıkar. Evvela oynayanlar derinin üstüne para atarlar, sonra seyircileri dolaşır. Eğer oyuncular birinin şerefine oynamışlarsa, parsayı şerefine oynanan şahıs verir. Oynayanlar ve seyirciler artık para vermezler.

 

Bu oyunlar civar vilayetlerde de revaç bulmuştur. Civar şehirleri arasında en çok Dello, Koçeri oyunları rağbettedir. Bunlar bu oyunları daha kalabalık şahıslarla ve biraz farklı figürlerle oynarlar.

 

Erzurum’da bir aralık Dello, Timurağa biraz ihmal olunmuşsa da Meşrutiyeti müteakip yeniden parlamış ve diğer oyunların üstünde bir rağbete nail olmuştur.

 

Balkan harbi, umumi harp, mütareke zamanlarının muhtelif gaileleri, dertleri arasında umumi heves ve neşe kırılmış bir halde olduğundan oyunlar pek ihmal olunmuş ve hayli azalmıştır.

 

O zamanlar oyunları cephede askerler arasında aramalıdır. Her hangi bir küçük istirahatte fırsat kollayan Erzurumlular hemen barlarını çevirmeye can atarlardı.

 

Bir zamanlar düğünlerde Barbaşıları (oyunu idare edenler) zor bulunur olmuş. Düğün sahipleri bunları araştırıp, hususi davet ve ricalarla getirirmiş.

 

MEŞHUR BARBAŞILARI

Yirmi otuz sen evvelin (yani 1944 yılının 20-30 sene evveli)  meşhur barbaşıları Eskici Ali, Cin Alin'in oğlu Mehmet, Çobanoğlu Ahmet, Keçeci İbrahim, Feyzi Çakmakçı, Abacı Akif, Tirit Ramiz, Kahveci Adil gibi sayılı şahsiyetlerdi.

 

İstiklal Harbi'nin yeni neşesi ve zaferlerin sevinci, barları tekrar canlandırmıştır. Bilhassa Cumhuriyet devrinin rahat ve refahı devrinde bu oyunlara rağbet artmıştır.

 

Son zamanlarda Halkevlerinin bu husustaki himmetleri, sıklaşan balolar, müsamereler dolayısı ile arayanların isteyenlerin çoğalması, bir çoklarını oyunları öğrenmeye sevk etmiştir. Bütün bunlara ilaveten Halkevleri yıl dönümü bayramlarında Ankara’ya milli oyun ekiplerinin daveti ve oradaki coşkun takdirler, bu hevesi büsbütün körüklemiştir.

 

DÜĞÜNLERDE OYUNLARIN MEVKİİ

 

Erkeklerin toplantısında çalgı takımı Zilli Tef, Gıranata (klarnet), Mey, Zurna ve Büğülü(?) davuldur.

 

Başlangıçta oturak havaları çalar. Bunlar arasında Yaylalar, Lavik ekseriyetle çalınanlardandır. Sonra oyuna kalkılır. Biri Barbaşı olur. Üst üste 5-6 bar veya 12 bar da oynanır. En son Hançer barı ve ya Köroğlu ile muvakkat bir ara verilir.

 

Biraz türkü ve dinlenmeden sonra yine oyuna kalkılır. Kafile kafile oyuna kalkılır. Oyun esnasında seyircilerden biri zaman zaman kalkıp oyunculara sırayla birer nefes sigara çektirir ve böylece sabaha kadar devam eder. Bu meyanda çalgıcılara para vermek âdeti de vardır.

 

Bazen düğün esnasında kızların bulunduğu eve delikanlıların bir kısmı oyun için davet edilir. Bunlar o evde kız kardeşleri, teyzeleri bulunanlardan seçilir. Bar’dan sonra, bir kız bir erkek olmak üzere halka yaparlar. Bu oyuna ‘’Alaca Bar’’ denir. Burada karşılıklı türkü ve oyunlarla eğlenilir.

 

KÖYLERDE GELİN ALMA MERASİMİ

 

Oğlan tarafının bir velisi ile düğüncüler gider. Kız tarafı gelenleri eğlendirmek için ‘’Kısır Gecesi’’ denilen eğlenti yapılır.  Koroğlu ve muhtelif oyunlar oynarlar. Ertesi günü kızın amca veya kardeşi geline bir kemer bağlar ve duvak geçirir. Sonra kapı çevrilir ve kapı parası alınır. Oğlanın ve kızın velileri tarafından kız, kollarından tutularak dışarı çıkarılır. Arabaya bindirilir. Araba at veya öküz arabasıdır. Diğer komşuların iştirak ettikleri arabalar da hazırdır. Köyün bazı yerleri gezdirilerek münasip bir meydanda arabalar durdurulur. Güreş, cirit, barlar oynanır. Çocuklar arabalar giderken yola ip gererek Bahşiş alır.

 

Gelini getirmeye gitmeden önce, öncü olarak köye bir adam gönderilir. Bu adama ‘’Tilki’’ denir. Bu adamın görevi hiç kimseye görünmeden kız evinin ahırına girip bir hayvan yakalamaktır. Bunda muvaffak olabilirse o hayvan kendisinin olur. Aynı günde kızın köyündeki delikanlılar da tertibat alarak tilkiyi yakalamaya çalışırlar. Tilkiler tebdil-i kıyafetle ve büyük ihtiyarlarla köye yaklaşırlar. Eğer Tilkiyi yakalarlarsa şaka mahiyetinde biraz eziyet ederler. İki sokak arasına bir odun uzatılarak Tilkiyi belinden asarlar ve altına kuru ot yığarlar. Düğün heyeti köye yaklaşınca ota ateş verirler. Tilki ateşin yetişemeyeceği yükseklikte olmakla beraber dumandan çok muzdarip olur. Bu dumanı gören düğün reisi tilkinin yakalandığını anlayarak, atını oraya sürer ve bahşiş vererek tilkiyi kurtarır.

 

Gelenler köy evlerine taksim olunur. İstirahatten sonra kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı hazırlanan eğlenti yerlerine taksim olunurlar.

 

Buralarda orta oyunu mahiyetinde Karagöz denilen oyunlar oynatılır. Barlar oynanır. Bu meyanda türlü muziplikler yapılarak bahşiş kapılır. Gelenlerin bazı eşyaları çalınır, saklanır ve bahşiş mukabilinde geri alınır.

 

Gelin alınmazdan evvel delikanlılara düğüncülerden ‘’Koç parası’’ denilen bahşiş alınır.

 

Gelin yola çıkınca bu sefer köyün çobanı sürüyü düğüncülerin önüne çıkarır. Düğüncülerden herhangi biri, atından inmeden hayvanı bir elle kaldırıp atın üstüne alırsa koyun kendisinin olur. Alamazsa o kimse koyunun bedelini ödemek zorundadır. Muhtelif kabadayılar burada kuvvetlerini deneyebilirler.

 

Nihayet güveyin köyüne gelinir. Oğlan evinin önünde arabalar ve atlar durur. Gelinin arabası tam kapıya yanaştırılır. Bir ehramın dört ucundan tutularak geline siperli bir yol yapılır. Güveyle sağdıç evin damında hazırdır. Gelin inerken ellerindeki mendilden çerez, şeker ve bozuk para serperler. Gelin tam kapıya yanaşırken güvey bir elmayı kızın kafasına atar. İsabet ettirmek iyi karşılanır ve elmanın parçalanmasını isterler. Bu güveyin geline hâkimiyetinin nişanesidir.

 

Gelin arabadan oğlanın velisi tarafından indirilir, kendisi için hazırlanan odaya götürülür ve birkaç defa oda dolandırıldıktan sonra duvak başından çıkarılır.

 

Bazen güvey ile biraz baş başa bırakılır. Bu ekseriyetle nişanlı görmeyen ve birbirini tanımayan çiftler içindir.

 

Gelini nişanlıyken görmek şöyle olur. Evvela şunu bilmeli ki bu işe ne kız nede erkek tarafı müsaade etmezler. Bu kaçak olarak yapılır. Bu görüşmeyi kız köyü delikanlıları da men etmeye çalışırlar. Eniştenin geldiğini sezerlerse onu yakalar birtakım eziyetler ederek bahşiş alırlar.

 

ERZURUM OYUN KIYAFETLERİ.

 

Erkek kıyafetleri: Zığva, Yelek, Camadan (Kazeki), Ahmediye, Kuşak, Serhatlık, Köstek ve yemeni (Çapula)

 

Kadın kıyafetleri: Pek muhteliftir. Eski tarzda yapılmış gayet geniş ve uzun etekli, kırmalı, dantelalı veya muhtelif cins işlemelerle süslenmiş, kadife, saten, ipek, atlas gibi kumaşlardan mamul entariler giyilir. Bellerde gümüş ve altın kemerler bulunur.

(Bütün bu ismi yazılan kostümlerin detaylarına inilerek çizimlerle hepsini bir bir anlatılmış. Ben o detaylara girmiyorum)

 

Erzurum çalgı takımları: Davul, zurna, mey, kaval, tef, zilsiz tef, saz, bağlama. (Yine bunları da ayrı ayrı izah ederek ve şekillerini çizerek anlatılmış)

 

HANÇER BARI:

İki kişi ile oynanır, her ikisinin de ellerinde orta boyda birer hançer vardır. Oyuncuları birinci ve ikinci diye numaralamak tarifat için uygundur.

(İşte bundan sonra başlar Hançer barını çizimlerle anlatmaya. Tam 35 sayfada çizimler, şekiller ve ayak hareketleriyle bu barı anlatır. Ben o kadar teferruata girmeden numaraladığı resim ve çizimlerin sadece fotoğrafını koymakla yetineceğim. Umarım beğenirsiniz.)

 

Önce batı müziği formatında Hançer Barı'nın notasını almış ve altına şu izahatı yapmış.

Birinci figürde müzik moderato, ikinci figürde allegro moderato, üçüncü figürden itibaren sona kadar allegro olarak devam eder.

 

Bu izahattan sonra başlar hançer barını resim, şekil, çizgi, sahnede takip edilecek yol ve taban hareketlerini izah etmeye.

 

Azda olsa bilgi sahibi olabilmemiz için birinci figürden son figüre kadar çizdiği resimleri keserek yan yana getirdim. Aşağıdaki resim ve şekillere bakınca 'Hançer Barı'nın serüveni gayet güzel anlaşılmakta.

 

 

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.