Emek, kıymeti de cinsiyeti de soğukta kaybetti

Erzurum Post gazetemizde komşu köşede yazarlarından Soydan Şaşmaz arkadaşımızın ‘El emeği Teşekkürle de ödenir’ başlıklı yazını okuduktan sonra, 21 gündür klavye başına geçme konusundaki direnişim kırıldı. Yazamadığım 21 günün yaklaşık 10 günü; Balıkesir-İstanbul-Antalya-Manisa dörtgeninde geçtiğim için, sizler için yapabildiğim tek şey bilgi toplamak oldu.

 

Şaşmaz yazısında; sosyalleşme süreçlerimizde önemli yeri olan beslenme alışkanlıklarımız hususunda, toplumsal görev yüklenmiş cinsiyetin rol güncellemesi konusunda açılımda bulunmuş. Sanayi devriminin ardından emek üzerine düşen ağır üretim yükünün sadece erkekler üzerinde oluşunu vurguladığı yazısında, göz ardı edilen hususlardan biri de mekanizasyonun ve yapay zekâ gelişimleri ile artık erkeğin iş gücüne pek de ihtiyaç kalmadığı hususudur. Çeşitli geleneksel nedenlerle kadının iş yaşantısının dışına konumlandırılması, daha önce de hiç iş hayatında yer alamayan kadınlar ile günümüzde işsiz erkeklerin de aynı sosyal statüye ulaşması ile ancak sağlanan eşitlik konularının da değerlendirilmesi faydalı olabilir.

 

Çalışan kadın imajının, yöneten kadın imajı ile yer değiştirdiği günümüz iş yaşantısında; güncelliğini yitirmiş çoğu metinde geçen dezavantajlı guruplar arasında değerlendirilen kadın, artık yerini toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı altında cinsiyetsiz emek figürü altında tanımladı.

 

Geçtiğimiz 10 yıllarda ‘Emek mücadelesinde kadının rolü’ isimli onlarca konferans düzenlenmişti. Teknolojinin gelişimiyle emek mücadelesinde kadın; hakkı olan konumunu alamadan, önce cinsiyetsizlik yaklaşımı ile tanıştır ardından da başrolü kaptırdı. Erkeğin kas gücünün, mekanizasyonla etkisiz hale gelişi ile birlikte; iş yaşamının dışında kalan yığınlar cinsiyet üzerinden mücadele vermekten vazgeçer oldu. Sermaye ekonomisi modeliyle mücadele yöntemi artık doğal kaynakların ve emeğin her sömürüsünü engellemeye yönelik girişimler üzerinden şekillenmeye başladı.

 

Aktif mücadele artık doğal kaynakların tahribatı üzerinden sürdürülüyor. Mesela Rusya’nın sahip olduğu doğal gaz kaynaklarının paylaşım hususu var. Mevcut kaynakların; gelecekte de birçok ülkenin oldukça ihtiyacı duyacağı rezerv üzerinde, tek otoritenin etkin söz sahibi olabileceğinden doğan hazımsızlık söz konusu. Hazım zorluğunun kaynak paylaşılmasıyla giderilebileceği düşüncesinden hareketle; Kuzey Asya’da siyasal egemenliği süren otoritenin sözünün geçtiği alanda var olan kaynakların, Rus menfaati doğrultusunda kullanımını zorlaştırıcı tedbirler devreye girdi. Rusya’nın egemenlik derecesinin zayıflatılmasına yönelik hamleler, küresel güçlerce kış koşullarında uygulamaya alındı. Tabi olarak agresifleşen Moskova yönetimi, sert ve fevri yaptırım karaları alarak Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütünün komşusu olarak görmek istemeyişini kış koşullarında fiili olarak yineledi.

 

Kış deyince meslek icabı aklıma hemen soğuk zararı geliveriyor.

 

Sonbaharda ekilip, kışı tarlada geçiren bitkilerde soğuktan etkilenme durumu, hasat edilen mahsulün verimine etki eden parametrelerden biridir. Kışı uygun koşullarda geçiren canlılar baharda yüksek performans sergilemeye hazır olurlar. Kışı sert koşulda geçirenler ise, bahar zamanı yaşadıkları tahribatı onarmak için enerji ve zamanlarını tüketirler. Zor koşullara dayanıklı olanlar günümüzde şanslı kabul edilebilir.

 

Bu kışı soğuk ve fakir geçirdik. Çoğumuz ne tam ısınabildi,  ne de yeterli ve dengeli beslenebildi. Bahar kapıya dayandı. Kışı en az zararla atlatanlar baharda kendilerini ışıldayarak gösterecek. Tahribatı çok olanlar ise yaz başına kadar onarım süreçlerini devam ettirecek. Karadeniz’in kuzeyinde kışı dışarıda geçirebilenler baharda kendilerini ancak toparlayabilir. Bizim sınırlar içinde ise yeterli ve sağlıklı besine ulaşmakta zorluk çeken halkımız, bu kış hem üşüdü, hem de mevcut stoklarını hayatta kalmak için tüketerek bahara erişti erişecek.  

 

Soğuk koşullara dayanımı ölçmek için kurulan Soğuğa Dayanıklılık Test Merkezi Erzurum Merkezinde Ilıca yolu üzerinde inşa edilmiş. Kanada ve Macaristan’daki önekleri olan merkezlerle eşit donanıma sahip bir tesisi var ülkemizin. Bitkilerin Soğuğa Dayanıklılık test kapasitelerinin ölçümünün yapıldığı, büyüme çemberlerinde olumlu sonuç veren genotiplerin yasal yetkililerce seçilip, çoğaltılmak için çeşitli geliştirme programlarına tabi tutulduğu merkezin Erzurum’da hizmet veriyor olması ne kadar ilginç bir durumdur değil mi?

 

Bitkiler için kurulan test merkezi varken fiili hayatta ise yoksulluk ve soğukla mücadelede testini yurttaşlarımız vermektedir. Teste tabi olmayı hak etmediğini düşünenler ve askeri bağımsızlığını 100 yıl önce kazananların, 100 yıl sonra da ekonomik bağımsızlığını elde etme yolunda yaşadığı çeşitli zorluklar karşısında, kış zararlını tolere eder etmez mutlaka geri bildirimde bulunacağını düşünüyorum.

 

Kaybettiğini yerine koyma vakti’ çok yakın!

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Sevil kaya 03 Nisan 2022 06:51

    Hakancım yazını yeni okuyabildim atlamışım ...enteresan bir giriş ile önce kadın hakları daha sonra rusyanın icraatları ve en son günümüz insanının mağdur iyetleri arasında bitkilerin soğuk dayanıklıkları gibi birkaç konuyu içeren yazını ilgiyle okudum ...konuların birbirleriyle girişimleri çok güzel olmuş..tebrikler