Şehir Hastanesinde ameliyathanenin önü…
Sedyeler durmadan hasta taşıyor; hastaların kimi ameliyata giriyor, kimi ameliyattan çıkıyor.
Koridorun iki yanına dizili koltuklarda hasta yakınları hastalarının iyiliği için dua ediyor, umutla güzel haber almayı bekliyor.
Ortam üzüntü ile umudun, endişe ile acının, mutlulukla korkunun bir arada yaşandığı bir ortam.
Her ameliyathanenin, her yoğun bakımın, her servisin önünde rastlanacak duygular. Ama Erzurum Şehir Hastanesinin ameliyathanesine giren hastaların da oradan çıkan hastaların da yüzlerinde birkaç saniyelik bir acı ifadesi dikkat çekiyor fazladan… Çünkü girişin zeminindeki çelik/metal kaplamalar hastalar düşünülerek yapılmamış, sanki sağlam insanlar için dizayn edilmiş ve döşenmiş! Oradaki küçücük, yaklaşık yarım santimlik yükselti ya da yıpranmadan kaynaklı bozukluk/aşınma sedyenin sarsılmasına ya da zıplamasına sebep oluyor. Çok hassas durumdaki bedeni ekstra bir hareketle sarsılan hasta çok kısa bir anlık da olsa büyük bir acı yaşıyor.
(Bu sıkıntı bazı başka bölümlerde de yaşanabiliyor. Özellikle bloklar arasındaki geçişlerde, ek yerlerinde, bağlantılarda taşınan hastayı rahatsız edecek kadar sarsıntılar, zıplatmalar olabiliyor.)
Oysa Şehir Hastanesi on binlerce insanın şifa aradığı, bulduğu, iyileştiği gurur duyulası bir büyük yatırım. Üstelik sadece Erzurum için değil bölge için de büyük önem arz ediyor. Servisler, poliklinikler, ameliyathaneler, laboratuvarlar dört dörtlük… Geniş koridorlar, ev ortamını aratmayan konforlu mekânlar, ferah hasta odaları…
Ya personel? Onların da tamamına yakını çok nitelikli, çok merhametli, çok çalışkan insanlar… (Personelin kendince sorunları var tabii; nöbetlerin sıklığı gibi… O başka bir bahis…)
Ama işte küçücük detaylar hizmetin kalitesini etkileyebiliyor.
Bu tür özellikli tesislerin yapımı için daha dikkatli olmak, işi ehline havale etmek, ihale aşamasından teslim aşamasına ve teslim sonrasında hizmetin sürdürülmesi döneminde hassasiyet göstermek çok önemli bu bakımdan… Hastanelerin her noktası, her hizmeti, her detayı hastaların durumu göz önünde bulundurularak tesis edilmeli, en küçük bir ihmal, hata, kusur kabul edilmemeli.
Bu bağlamda hem Şehir Hastanesinde hem de Araştırma Hastanesinde rahatsızlık veren bir duruma daha işaret etmek gerekiyor: Yukarıda geniş koridorlardan, ferah ortamlardan bahsettim; gel gelelim her iki hastanede de merdivenler birçok yerde çok kötü dizayn edilmiş durumda. Binlerce insanın inip çıktığı merdivenler bazı yerlerde iki kişinin karşılıklı geçebileceği şekilde yapılmış, bazı yerlerde sadece tek gidiş-geliş biçimde… İki kişi, hasta ile yakını inerken alttan aynı şekilde hasta ile yakını çıkarken birbirlerine çarpmadan geçmek mümkün olmuyor! Bu nasıl bir planlama, nasıl bir mimari, nasıl bir mühendisliktir? Koridorları -olması gerektiği gibi- geniş tut, merdivenleri biri inen biri çıkan iki kişilik yap!
(Bu yazı hastanelerin fiziki ortamlarını konu ediniyor ama mesela çok sıklıkla dile getirilen kantin/lokanta/market fiyatlarına ilişkin de birkaç cümle kurmak gerek: Şehir Hastanesinde bir tas çorba 100 lira! Evet, sıradan bir mercimek çorbası 100 lira! Simit 20, çay 20 vs… Araştırma Hastanesinde aynı çorba 75 lira! Buna da el atmak lazım! (Oysa çorba Tortum’un müşterisi yok denecek kadar az olan sıradan bir lokantasında 40 lira!) Memleketin her köşesinde fazlasıyla rastlanan fiyat dengesizliği burada da mevcut. Ama hiç olmazsa hastanelerdeki fiyatlar böyle abartılı bu kadar dengesiz olmasın. Zor durumda olan, muhtaç hale düşmüş insanların çaresizlikleri istismar edilmesin. Yazık.)
Özetle…
Bazı işler ekstra hassasiyet gerektirir; hastane inşası da bunların başında gelir. Devasa yatırımları küçük gibi görünen ama mağdurları açısından çok büyük önem arz eden detaylara kurban etmemek lazım.
Memlekette hiç sorunumuz yok, ameliyathane önündeki bilmem kaç santimlik sedye zıplatan metal parçamı sorun. Duyarlılığınız gözlerimi yaşarttı. Gazeteci olarak yazmanız gereken o kadar GERÇEK sorun varken, memleket sosyo-ekonomik açıdan her geçen gün küçülürken sorunumuz metal eşik. Yazık sizin şu mimari ve ekonomi bilginizle bizleri aydınlatmaya çalıştığınız yazıyı okurken kaybettiğim dakikalara.