Kötü tarım! Pis tarım! Kaka tarım!

İzmir Anakent belediyesi ile doğa derneğinin ortak gerçekleştirdiği kuş gözlem yürüyüşü organizasyonunun haberini duyunca hemen harekete geçtim. Gediz deltasının kuşlar için önemini daha önce çeşitli kaynaklardan okumuştum. Günümüzde 300 farklı kuş türünün uğrak yeri olan Gediz deltası farklı habitat türlerini bir arada bulundurması nedeni ile kuş türleri için önemini hala korumakta. Tatlı suyla tuzlu su karışım noktası oluşu, çalıların ve kıyı şeridinin varlığı çeşitliliğe oldukça önemli katkı sunan zenginliklerimiz.

 

 

Kır incir kuşu, toygarlar, çulluklar, ince gagalı martılar, flamingolar, karabatak, yalıçapkını,  küçük akbalıkçıl halkalı cılıbıtlar rengârenk doğada cıvıl cıvıl sesleri ile yaşamlarını sürdürmek için mücadele veren türler. Deniz börülcesi, ılgın, melengiç gibi bitki türlerini görebiliyoruz kıyı şeridinde yürürken.  Ziyaretçi dostlarımızın ziyaret rotalarının bu civarda olmasından memnun olan bizler, bu zenginliğimizi dünyaya göstermek ve korumak için elimizden gelenden fazlasını yapmamız gerektiğinin bilincindeyiz.  Her ne kadar sanayi tesisleri ve şehirleşme bu doğal yaşam alanının varlığını tehdit etse de mücadele eden bilinçli insan sayısı da azımsanacak sayıda değil.

 

Kuş gözlem rotasında yürürken sakız tipi koyun ırkı yaklaşık 70 adet hayvanlarını otlatan çoban Abdullah ile karşılaşıyoruz. Kuş gözlemcileri ve doğaseverler çoban Abdullah’ı pas geçerken ben gruptan ayrılıp sohbete başlıyorum. Çoban Abdullah’ın derdi başka. Şaşırıyor beni görünce ve inanmıyor başta ziraat mühendisi oluğuma. ‘Beyim Allah gönderdi seni’ demez mi! Meğersem çoban Abdullahın’da burada koyun otlatmasını istemeyenler varmış. Bayraklı ilçe sınırlarında tarımsal faaliyetlerini sürdürmekte iken Çiğli ilçe sınırlarında faaliyette bulunmasına teşvik ediyorlarmış. ‘Etmesinler beyim bizi yerimizden yurdumuzdan!’ der çoban Abdullah hemen yanı başımızdaki yüksek rezidansları ve sanayi tesislerini göstererek. 

 

Doğaseverler kirliliğin önemli bir kaynağının da tarımsal faaliyetlerde kullanılan kimyasal ilaçlar olduğunu dile getirmektedir. Geleneksel yöntemler ile yapılan yetiştiricilik modelleriyle bu sorunun üstesinden gelinebileceğini geçmişte bu günkü sorunun yaşanmadığına dair temellendirme yaparak belirtmektedir.

 

Hâlbuki geçmişteki nüfus sayısı ile kır ile kent arasındaki nüfus oranı değişeli oldukça zaman oldu. Mevcut nüfusu doyurmak için mevcut teknolojiler bile etkin olarak kullanılamazken, geleneksel model tavsiyesini pek makul bir öneri olarak görememekteyim. 

 

 

Tarım ilacı kullanmayalım. Peki kullanmayalım. 20 ha alanda yabancı otlarla nasıl mücadele edeceğiz? Böcek ilaçları kullanmayalım. Mahsule saldıran böcekleri nasıl kontrol edeceğiz? Kimyasal gübre kullanmayalım. Peki, bitkileri neyle besleyeceğiz? Kümes yetiştiriciliğinden vazgeçelim ışıklandırma süresini kısaltalım. Peki, işletme nasıl kar edecek? Plastik içindeki ürünleri tüketmeyelim! Peki, nasıl bir teknoloji ile ulaştıralım mahsulü büyük şehirlerdeki tüketiciye?

 

Şeker zehirdir efendim.  Peki, hangi ürünü karbonhidrat kaynağı olarak kullanacağız?  Yerli şeker pancarı sanayisini bu söylemler ile hırpalayıp uluslar arası şirketlerin üretimine devam etmesine neden ses çıkarılmadı? Şeker Almanya’da, Fransa’da zehir değil de Türkiye’de mi zehir? Bu söylemlerin maalesef günümüzde bu civarda makul karşılığı yok. Dolayısı ile üretici de bu söylemleri pek ciddiye almıyor.  

 

 

Bilhassa kendilerini eşitlik adalet ve demokrasi kavramlarıyla kimliklendirenler, doğaseverlerin söylemleriyle köy meydana çıkınca oy depolarını ikna etme kabiliyetlerini haliyle yitiriyor.

 

Çiftçi bir yandan üretim için canını dişine takmış bir şekilde nasıl kar ederim? Nasıl piyasada kalmaya devam ederim? Sorularının yanıtını ararken; bir de kendisinden oy isteyenler kullanmaya çalıştığı teknolojisini eleştiren söylemleriyle yüz yüze geliyor. Sonra da vay efendim kırsaldan oy çıkmıyor, en zayıf olduğumuz alanlar kırsal bölgeler veryansın ile karşılaşılıyor. Yabancı ot mücadelesi ile başı dertte olan üreticiye ‘kimyasal kullanma az ötede toygarları, küçük akbalıkçılları, halkalı cılıbıtları zehirliyorsun!’ denildiğinde çiftçi sorar ya nasıl mücadele edeceğiz yabancı otlarla ve zararlı böcekle? Tatmin edici uygulanabilir öneriler sunabilirseniz, söylem sahibini dinlemeye devam edebilir. Cevap tatmin edici değilse sonsuza kadar susma hakkınızı size nazikçe teslim eder

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.