Nasıl bir bayram? 

Alvarlı Efe Hazretleri olarak bilinen Erzurumlu Muhammed Lütfi Efendi (1868–1956), Anadolu irfan geleneğinin önemli temsilcilerinden biridir. Hem bir mutasavvıf hem bir âlim hem de bir şair olarak tasavvufî halk kültüründe derin izler bırakmıştır. 

 

Muhammed Lütfi Efendi bir deryadır; divanındaki şiirleriyle ve vaazlarıyla muhataplarını derinden etkilemiştir.

 

Muhammed Lütfi Efendi bir halk kahramanıdır; 1914–1920 yılları arasında yaşanan işgaller sırasında önce imamlık yaptığı köyde (Dinarkom) sonra Rus işgali üzerine taşındığı Erzurum şehir merkezinde ve Tercan’ın Yavi köyünde halkı hem manevî hem fiilî olarak mücadeleye teşvik etmiş, düşman işgaline karşı halkı cesaretlendirmiştir. Rusların çekilmeye başlamaları ve Ermenilerin katliama girişmeleri üzerine Yavi ve komşu köylerden topladığı altmış kişilik bir müfrezeyle Ermenilere karşı koymuş, Oyuklu köyü yakınlarında Ruslar’a ait büyük bir silâh deposunu ele geçirmeyi başarmıştır. Daha sonra Haydari Boğazı’ndaki Zergide köyünde Türk ordusuna katılmış ve ordu ile birlikte Erzurum’a girmiştir (12 Mart 1918). 

 

Erzurum’un kurtuluşundan sonra tekrar Hasankale’ye dönmüş, kendisine teklif edilen Hasankale müftülüğü yerine Alvar köyü halkının isteği üzerine buraya yerleşerek etrafını aydınlatmıştır. 

 

Muhammed Lütfi Efendi bir geleneğin ve misyonun temsilcisidir aynı zamanda: Erzurumlu İbrahim Hakkı başta olmak üzere birçok ilim ve tasavvuf insanının yaptığı gibi Siirt, Bitlis, Van gibi Kürt illerine ilim öğrenmeye gitmiştir. Bu gelenek yüzyıllar boyunca sürmüş, hem Türklerin ve Kürtlerin (‘Etrak’ ve ‘Ekrad’) münasebetlerini geliştirmeye, birbirleriyle yakınlaşmaya vesile olmuş hem de ilmin, bilginin, bilincin/şuurun (ve belki de şiirin) aktarılmasına zemin hazırlamıştır. Muhammed Lütfi Efendi de 1891 yılında babasıyla birlikte Bitlis’e giderek Nakşibendî şeyhi Muhammed Pîr-i Küfrevî’ye intisap etmiş, riyâzetini tamamladıktan sonra Pîr-i Küfrevî’nin halifesi olarak Hasankale’ye dönmüş ve hem burada hem de daha sonraki görev yerlerinde ilmi faaliyetlerde bulunmuştur.

 

***

 

Muhammed Lütfi Efendi bir Nakşibendî-Hâlidî şeyhi olarak 1939’a kadar Alvar’da, bu tarihten sonra da Erzurum’da insan yetiştirmeye, eğitmeye ve irşada kendini adamıştır. 12 Mart 1956’da vefat etmiştir. 

 

Ölümünden sonra oğlu Seyfeddin Mazlumoğlu tarafından derlenerek Hulâsatü’l-hakāyık adıyla yayımlanan şiirleri kendisini tanıyanlar tarafından okunuyor sadece ne yazık ki… Son yıllarda eserlerinden yapılan bestelerle tanınırlığı artmış olsa da bunun yeterli olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Erzurum’da yaşlı denebilecek insanlar tarafından dilden dile yayılan ve söylenen şiirleri, gazelleri, ilahilerinden genç kuşaklar genellikle habersizdir. Her bir mısraı derin manalar içeren bu hazineden mahrum kalanlar için bu durum büyük bir kayıptır. 

 

***

 

Yazıya Efe Hazretlerini anarak başlamanın bir gereği/mantığı var elbette: Bir bayram yazısı, bir bayram kutlaması “Bayram o bayram ola” şiiri olmadan olmaz! Şiir gerçekten derin manalar içeren çok değerli bir hazinedir. 

 

Bayramlara her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz, daha fazla özlemini çektiğimiz şu son yıllarda bu şiirdeki dileklere katılarak, amin diyerek, içten/samimiyetle tekrarlayarak bayram kutlaması yapılırsa Allah’ın inayeti yetişir mazlumlara, mağdurlara, çaresizlere…

 

Bu şiirdeki dualar samimiyetle dillendirilirse kötülük, riya, haksızlık azalır inşallah…

 

‘Hüzün ü keder’ def olur, günahlar af olur belki; Müslümanlar için bayram olur bu günler…

 

(Samimiyet çok önemli, ihlas çok değerli, ihsan çok gerekli Allah’a yakarışta; sözün güzelini seslendirmek yetmez, onu içten dilemek gerek. (Yapay zekâya bayram yazısı siparişi verdiğinizde çok güzel bir yazı çıkarıyor ortaya; işini büyük oranda demagojiyle yürüten siyasetçi de en güzel cümleleri kuruyor! Ama yapaylık, riyakârlık, yüzsüzlük güzel cümleler kurmakla gizlenemiyor ne yazık ki…) Sadece dilemek de yetmemeli aslında. Pasif iyiler kadar aktif iyilere ihtiyaç var. Gerçekten de ‘zarif insan’ Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi, dedikoduyu, kul hakkını yemeyi, yalan söylemeyi, haram yemeyi, israfı, kötülükten ilgiyi keserek aktif iyiliğe adım atılabilir mesela. "Bunları kesmeszsen, ne kesersen kes.")

 

***

 

Dileyelim ki, bu bayram, üzerine her gün bombalar yağan Gazzeli çaresizler için kurtuluş olsun; siyo-nazi zalimlerin akla hayale gelmedik kötülüklerinin sonu olsun; bombalarla ölmeyenlerin açlıktan veya çorba kuyruğunda ölmek zorunda kaldığı günlerin sonu olsun; İsrail ve destekçilerinin kökünün kuru/tul/duğu kutlu zaman dilimi olsun…

 

Ve yine dileyelim ki, bu bayram, dünyanın her neresinde zulüm gören varsa, hak, hukuk, adalet, insanlık bekleyen kim varsa onların da kurtuluşuna vesile olsun…
 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.