Nasıl bir hocadır Yaşar Günler?

Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi 1997 yılında kuruldu. 1999 yılında Radyo Televizyon ve Sinema (RTS) Bölümüne öğrenci alarak fiilen eğitime başladı. Daha sonraki yıllarda önce Gazetecilik Bölümüne, sonra da Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümüne öğrenci alındı ve Fakülte bütün bölümleriyle aktif hale getirilmiş oldu.

 

25 yılını geride bırakan Fakültenin halihazırda üç bölümünde 1500 civarında öğrenci öğrenim görüyor. Bu süre zarfında binlerce mezun verdi. Mezunlarının -ne yazık ki- bir kısmı kendi alanlarında iş bulabildi. İletişim ve medya sektöründe iş bulabilenlerin bir kısmı bir süre sonra başka alanlara yöneldiler; bir kısmı ise başta İstanbul olmak üzere sektörün önemli merkezlerinde ve önemli kurumlarında iyi pozisyonlarda -ama tatminkâr olmayan ücretlerle- çalışmayı sürdürüyor.

 

***

 

Fakültenin kuruluşundan bugüne kadar çok sayıda akademik ve idari personel görev yaptı; daha nitelikli eğitim için çaba gösterdi. Fakültenin kuruluşundan bugüne kadar görev yapanlar olduğu gibi bu süreçte emekli olan, vefat eden, başka kurumlara tayin olan akademisyen ve memurlar da oldu. Vefat edenlere Allah rahmet etsin.

 

Emekli olanlar kervanına son olarak Yaşar Günler hocamız eklendi. Günler, Fakültenin kuruluşundan bugüne kadar kadrosunda bulunmuş olan birkaç kişiden biriydi. Atatürk Üniversitesinden mezun olmuş, bir süre öğretmenlik yapmış ve sonra İletişim Fakültesinin akademik kadrosunu oluşturan birkaç kişilik ekipte yer almıştı.

 

Kendisini asistan olarak atandığım ilk yıl tanımış ama yeterince muhabbet kuramadan doktora için tekrar İstanbul’a gitmiştim. Dolayısıyla kendisinden istifade etmem, muhabbet geliştirmem ve -hatta- tartışmalara girişmem İstanbul’dan döndükten sonra 2004’ten itibaren mümkün oldu. 20 yıllık mesai arkadaşlığımız benim açımdan oldukça bereketli, zihin açıcı ve faydalı geçti.

 

Günler, eskilerde kullanılan tabirle ‘omuzu kalabalık’ birisi olmadığı halde sosyoloji, din, tarih, ekonomi ve tabii siyaset üzerine okumalar yapmış, bütün bu alanlarda bilgi sahibi olmuş, bunları derslerinde öğrencileriyle, odasında bizlerle paylaşmayı adeta görev bilmiş bir ustadır. Kendisiyle kimisiyle İstanbul yıllarında yolumun kesiştiği İslamcı aydın, gazeteci, kurum ve yayın organları üzerine keyif veren konuşmalar yaptık yıllarca…

 

(İslamî/İslamcı kişi, kurum ve medya organları 1990’lı yıllarda Türkiye’nin çok tartıştığı konular olsa da tabii ki bu alanın derin bir geçmişi bulunuyor. Ama özellikle İslamcı siyasetin yükselişe geçtiği 1990’lı yıllarda sol ve liberal çevreler de bu konu üzerine yazmaya, tartışmaya başladı. 1998’de yüksek lisans tezimi ‘İslamî basın’ üzerine yazıp tamamladığımda danışmanım Yasemin Giritli, ‘İslamî değil İslamcı basın olsun’ deyip değiştirtmişti başlığını! Kavram yaygın olarak öyle kullanıldığı için miydi bu tercihi, yoksa İslamcı demeyi uygun bulduğu basını İslamî bulmadığı için miydi, bilmiyorum. Ama böyle bir şey yaşadık ve o yıllardan itibaren kavram daha çok İslamcı biçiminde kullanıldı zaten!)

 

İslamcı siyaseti, Ak Parti’yi, Erdoğan’ı, bu bağlamda Erbakan’ı ve İslamcı hareketin geçmişini de çokça ve neredeyse her defasında konuştuk Yaşar Hoca ile… Kendisi din ve sosyoloji alanında epeyce aykırı görüşlere sahip birisi olduğu için ‘zor’ konularda aydınlatıcı olmasının yanı sıra sohbete -ve tabii derslerine- katılanları zorlayan, dolayısıyla zihin açmaya yarayan konuşmalar yapmaktan, ders verir edasında konuşmaktan hoşlanırdı.

 

***

 

Bu sohbetlerin özeti mahiyetinde Yaşar Hocanın düşüncelerine de birkaç cümle ile temas etmek gerekir. Onun farklı birkaç konudaki düşünceleri -mealen- şöyledir: Türkiye’de din Kur’an çizgisinden epey uzaktadır; dini kurumlar da (tarikatlar, cemaatler, Diyanet) toplumu bu çizgiye yönlendirmek bir tarafa adeta gerçek dinden uzaklaştırmaktadır. Hurafeler, cehalet, yanlış, eksik-fazla uygulamalar çok yaygındır ve bu sebeple din insanların hayatına yön vermemektedir.

Ak Parti’nin hâlâ bir alternatifi yoktur. Ak Parti’den kopanlar ve diğer partiler ve liderler, konuşmaları ve politikalarıyla, duruşları ve tercihleriyle seçmeni Ak Parti’ye yönlendirmektedir. Tam “Ak Parti’ye ve Erdoğan’a yeter artık, öbürlerine şans vermek lazım!” diyecekken öyle şeyler duyuyor ve görüyoruz ki sandıkta yine Ak Parti’ye gidiyor oylarımız…

 

Ekonominin genel olarak iyi olduğunu düşünür Hoca; avm’lerdeki, lokantalardaki, mağazalardaki kalabalığı, ekonominin iyiliğinin göstergesi sayanlardandır.

 

Devlet memurluğunun son yıllarda çok cazip hale gelmesini sorun olarak görür ve masa başında, üretime katkısı olmadan maaş alanları (ona göre maaşlarda genel itibariyle yüksektir), odalarında bilgisayar başında boş boş oturanları, boşa elektrik harcayanları israf kalemine kaydeder.

 

Öğrencilerin yetersizliğinden, meraksızlığından, çalışmamasından şikâyet eder. Her dönem 5-10 başarılı, becerikli, donanımlı mezun vermeyi -böyle bir ortamda- yeterli sayar. Sadece öğrencilerin değil, akademisyenlerin yetersizliğinden rahatsızlığını da zaman zaman dile getirir.

 

***

 

Hasıl-ı kelam, Yaşar Günler renkli, iddialı, hoş sohbet, zaman zaman öfkeli ama çok donanımlı, çok bilgili, çok deneyimli bir hoca olarak dimağımızda güzel bir tat bırakarak üniversiteden ayrıldı. Kendisine hem bizlere hem de öğrencilerine kattığı her şey için teşekkür etmek, hakşinaslık olacaktır. Allah bundan sonraki yaşamında sağlıklı yıllar nasip etsin.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Talebe 17 Ocak 2025 14:51

    Dini konularda kendince doğru bildiği yanlışlarla çok insanın itikadına zarar vermiştir. Buna rağmen siyasi düşüncelerine değer verdiğimiz bir hocamızdı.

  • Kadir çakar 15 Ocak 2025 23:19

    Yaşar hocamı sizlerden okumak ve anlamak ayrı bir keyifti. Kaleminize sağlık kıymetli hocam...

  • Tuğçe Bağdatlıoğlu Mutlu 15 Ocak 2025 20:38

    Sizler gibi hocalardan eğitim alabilmek şanstı bizim için...