Ruhunu kaybeden şehirler

Bir şehre kimliğini veren unsurların başında o şehir halkının yıllar boyunca oluşagelmiş örf, adet ve kültürü gelir.

 

Bütün bu değerlerin bileşkesinden, o şehrin ruhu ortaya çıkar.

 

Şehirlerin ruhu da insan ruhu gibidir.

 

O şehri temsil eden tutum ve davranışlarındaki değişimler, insan ruhunda olduğu gibi günlük değişimlere paralel değişimlere uğrarsa, şehir ruhunun iyiye veya kötüye doğru evrildiğini görürüz.

 

Son yıllarda, bazı şehirlerimizin kadim kültüründe ve geleneklerinde yer alan iyi vasıfların giderek bozulduğunu üzüntüyle izliyoruz.

 

Bu bozulmanın ana nedeni, öncelikle ekonomik iniş-çıkışlara bağlanır.

 

Bunun yanında o toplumun cehaletten dolayı bozulan inançları da önemli bir faktör olarak göze çarpıyor.

 

İnançları ve kültürleri bozulan toplumlar efsanelere sığınırlar.

 

Efsanelerden beslenirler.

 

Oysa, o efsaneleri yaratan da kendileridir.

 

Kendi elleriyle pişirdikleri helvadan putlarla yetinirler, bunlardan tad alırlar.

 

 

Memleketim Erzurum’da bir zamanlar “Eşo” diye bilinen kendi halinde bir akıl hastası vardı.

 

Ağzından salyalar akardı.

 

Sevimli bir tipti. Halk bu kişiye sahip çıkar, yardımlarda bulunurdu.

 

Eşo hakkında öyle efsaneler uyduruldu ki, sormayın.

 

Kışın soğuğunda Eşo’yu sabah namazı vaktinde Abdurrahman Gazi yolunda görenler giderek öyle çoğalmış ki, bu efsane çocuktan toruna yıllar boyunca anlatılır olmuş.

 

Meğer Eşo, her sabah namazını Abdurrahman Gazi ile kılar, sonra şehre dönermiş.

 

Ayrıca Eşo, Kore harbinde çembere alınan Türk birliğini de elinde bayrak olduğu halde yarıp askerlerimizi kurtarmış.

 

Kore’de birliğimizin başında olan Tahsin Yazıcı Paşa Erzurum’a geldiğinde Eşo’yu görüp güya salyalarını da öperek “Bizi çemberden bu kahraman adam kurtardı” deyivermiş.

 

Tahsin Yazıcı Erzurum’a geldi mi, gelmedi mi bilinmezliği içinde bu yakıştırmanın nasıl yapılabildiğine bir türlü akıl edemezdik.

 

 Bugün, kendini evliya mertebesine koyan bazı kişilerin “havada gezinen evliyalar vardı” şeklindeki efsaneleri yanında, vidasını gevşetip uzay mekiğini düşüren, Azrail tokatlayan evliyaların varlığı da, bu anlatılan efsaneler arasındadır.

 

Bu tür anlatımlara inanan insanların verdiği oylarla demokrasiyi kurma çabasında olunması ise ayrı bir çelişki.

 

Bu tiplerin oylarıyla kurulan demokrasilerde öncelikle muhalif figürler yok sayılır.

 

Sonra, güç neredeyse orada hizalanılır.

 

Bu, genellikle iktidar yanlısı olmak demektir.

 

Aynı Erzurum’da muhalefetten iki milletvekilinin çıktığı dönemlerde şehre yapılan hizmetlerin ölçüsüyle, bugünün güçten yana milletvekillerinin temsil ettiği siyasi anlayışın bu şehri giderek nasıl çoraklaştırdıklarını ibretle görüyoruz.

 

Muhalefeti yok sayan bir anlayışın hâkim olduğu bir şehirde veya bir toplumda kalkınmayı ve refahı var saymak mümkün olamıyor maalesef.

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.