Timurlenk'ten Temirağa'ya

 TEMİRAĞA BARI: 

Bu barın Timur’a izafeten oynandığını, çocukluğumuzdan beri duyardık. Tarih kitapları her ne kadar Timur’un Anadolu’da çok kan döktüğünü yazsalar da, Timur’un halk tarafından çok sevildiği anlaşılmaktadır. Öncelikle ‘’Ben Türkün Başbuğuyum’’ demesi ve Hz. Hüseyin’i katleden Yezidin mezarını ortadan kaldırması, onun namını bütün Anadolu ya yaymıştı. Ayrıca Sivas’ta Türkleri katleden Ermeni çete askerlerini, dev hendekler kazdırarak diri diri gömmesi, Erzurum da rüşvet alan, pazarda hile yapan, eksik tartan, fukara hakkını yiyen hiç kimseye acımaması, onun daha çok sevilmesine neden olmuştu. 

 

Oğlunun ölümü üzerine Şehzâde merhumun ruhu için türlü türlü sadaka verilmesini, hatimler indirilmesini emretti. Pasinler Avnik kalesinde Sofralar kuruldu. Fakirlere yemek dağıtıldı. Tabut önünde dini bir merasim yaptırarak, fakir fukaraya çok sadaka verdi.

 

Bütün bunlar onun daha çok sevilmesine neden oldu. O kadar sevildi ki aynı çağda yaşamamalarına rağmen,  onu Nasrettin hoca ile arkadaş bile yaptılar. Topal Timur, aksak Timur, Timurlenk artık halk içinde Temir ağa olmuştu.

 

 Erzurum erkek barları içinde seçe parmaktan tutularak oynanan başka bir bar yoktur. Diğer barların hepsi ya omuzdan tutularak ya da parmaklar yukarıda kenetlenerek oynanır. Oyunda topal Timur taklit edilirken önce kollar dirsekten sallanır, sonra topal bir adamın nasıl yürüdüğünü anlatan öne doğru bir yürüme yapılır. Yürünürken ayaklar yana yana atılarak yürünür ve aynı şekilde geri gelinir. Sağa dönülüp yürüme ve koşmalar yapıldığında da topal bir adamın tek ayak üzerine sıçraması taklit edilir. Ama bu hareketler yapılırken onun nasıl bir kahraman olduğu da anlatılmaya çalışılmıştır. Oyunda kesinlikle komedi olacak bir hareket yoktur.

 

 Temirağa kızlar tarafından da klarnet- tef veya mey- tef eşliğinde oynanmakta ama figürler daha çok Elâzığ ve Kars Temirağa’ sına benzemektedir. Ayrıca, Temirağa, Kars, Erzincan, Elazığ, Sivas gibi birçok ilimizi içine alan geniş bir bölgede halay olarak ta karşımıza çıkmaktadır.

 

 

TİMUR, 1335 yılında, Semerkant’ın güneyinde bulunan Keş şehrinde doğdu. Bir ayağı sakat olduğu için ona “Timurlenk” ya da “Aksak Timur” da derler. Timur, 1368 yılında Belh Emiri oldu. Çağatay Hanı’na bağlıydı. 

 

İran tarihçilerinin Timur’un daima aleyhinde olmalarının, böylece batıda olduğu gibi doğuda da kötülenmesinin bir sebebi de şudur: Timur, İran seferinde, Şehname’nin yazarı ünlü şair Firdevsî’nin mezarına giderek, “Kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk’ü şimdi gör!” demiştir.

 

Timur’un, İslamiyet’e öncelik vermek ve din adamlarını kullanmak suretiyle Türk milliyetçiliğini gerilettiğini söyleyenler de olmuştur, ama o, kendi devrine gelinceye kadar Bilge Kağan’dan başka hiçbir Türk hükümdarın göstermediği bir anlayışla, gurur kaynağını şu sözlerle belirtmiştir:


“Biz ki Mülük-i Turan, Emir-i Türkistan’ız:
Biz ki Türkoğlu Türk’üz;
Biz ki milletlerin en kadîmî ve en ulusu,  Türk’ün başbuğuyuz! 

 

Atatürk Timur için şöyle demiştir. ''O şüphesiz ki  gelmiş geçmiş en büyük komutandır”

 (Bugün cumhurbaşkanlığı forsundaki 13.cü Yıldız  Timur devletine aittir.)

 

O dönem tarihçilerinin yazdıklarına göre, 1400 yılının sonbaharında önce Halep ile Humus’a ardından da Şam’a giren Timur, Şam’da derme çatma kulübelerden yapılmış sahabe mezarları olduğunu, ama bu mezarların hemen ilerisinde de Emevi Camii yakınında kubbeli ve son derece gösterişli bir mezarında Muaviye’nin oğlu Yezid’e ait olduğunu öğrenince çok hiddetlendi. ''Sahabe mezarlarına kulübeler kondurulmuş, peygamber efendimizin torununu katletmiş bu adama saray gibi mezar yapmışsınız” diyerek Yezid’in türbesinin derhal yıkılmasını, toprağının elli arşın kazılarak Kızıldeniz’e dökülmesini emretti.

 

Emir Timur, "Kan dökmeyeceğim" diyerek aldığı Sivas`ta, Erzincan ve Erzurum civarında Türkleri katleden Ermeni çete askerlerini, dev hendekler kazdırarak diri diri gömdü. Daha sonra da kan dökmeyecektiniz diyenlere, "Ben sözümü tuttum, kan dökmedim" diyerek cevap vermişti.  (Kaynak: Ahmet Selçuk BAYBURTLU . Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas, )

 

Bir günlük bir savaşla kaleyi ve şehri zapt etmiş ve yağmalamış olan Timur’un, Erzurum’a karşı neden bu kadar acımasız davrandığı Saltuknâme’de aşağıdaki gibi hikâye edilmektedir:

“Timur ve dahi Erzenü’r-Rûmi dahi yıktı. Anlarun fesadı ol idi kim götürü ehl-i sûk ve mizan ve hile ve bazar idi. Halkı hâkimlerine rüşvet kesim virub, narh’ı eksiğine satarlardı. Fukara hakkını yirlerdi. Hiyânet zür fesad ve birahm idiler. Pes, Timur anları şöyle kırdı kim, beşiğinde oğlancıkları bile öldürdi. Bazılar eyidür. Sivas’da ve Erzenü’r-Rum’da bir zulüm dahi vardı. Kim Hak Te’âlâ helâkına ol kavmin anı sebeb itdi. Buydu kim kaçan kediler ve kelbler yavrılsalar, sokağa bırakurlardı. Kedi ve kelpcügezler çağıru çağıru can virürdü.  Temür anı işidüb gazab itmesine ol sebeb oldu, dirler.  Zira, Timur, âdillik davasın iderdi. Zerre kadar zulme itâb iderem, deyü söylerdü”.

 

 *Timur Semerkant ta köklü bir uygarlık kurdu. Torunu Uluğ Bey burada bir rasathane açtı. O dönem Avrupa da olmayan mimari eserlerle Semerkant bir mücevher gibi donatıldı. Sanat erbabları, bilim insanları Timur un davetiyle Semerkant ta toplandı. Timur ve ailesinin mezarı Semerkant’ta bir türbede dir. Emir Timur, hayatı boyunca 27 hükümdarı dize getirmiş, hiçbir savaşı kaybetmeyerek tarihe adını yenilmez komutan olarak yazdırmıştır. 

 

* Erzurum'a gelen Timur ve Ordusu burada bir dereyle karşılaşınca, savaşlarda kullandığı ve zırhlarla donattığı filleri, karşı tarafa geçirmek için bir köprü yapılması emrini verir. Köprü yapılır ve filler köprüden karşı tarafa geçer. Böylelikle o tarihten sonra buradaki köprünün adı fil köprüsü olarak kalır. Zaten dönemin Erzurum’u (1400lü yıllar) buraya kadardır ve karşı taraf tamamen mezarlıktır. 

 

Erzurum valisi Haşim İşcan (1936) şehre nefes aldırmak ve şehri batıya kaydırmak için bu derenin üstünü birkaç yerden kapatır. Böylece paşalar caddesi inşaatları dediğimiz gurup inşaatlarına geçişi kolaylaştırır. 

 

Zamanla bu Köprü unutularak, sadece isim olarak zihinlerimizde kaldı. Kimse onu gün yüzüne çıkarmayı düşünmedi, ta ki belediyenin iki bin yılının başında Dere Mahallesi ile Çaykara'yı birleştirmesine kadar. Bu gün yeni yapılan köprüye o tarihi olaya izafeten Filgeçti köprüsü adı verilmiştir. Timur’un Erzurum da yaptırdığı o eski köprüden günümüze, her hangi bir iz kalmamıştır.

 

Meraklıları için ek bilgi:

Timurun oğlu Emirzade Muhammedin ölümünü ve Timura çok elem veren bu havayı Nizam üd-Din Şami, şu şekilde anlatmaktadır. “Merhum Emirzâde Muhammed Sultan’ın mâtemini yenilediler. Yer, mavi elbiselerin çokluğundan göğe benzedi. Gök, yer gibi başına topraklar saçtı. Ay yüzlü kadınlar siyah giyeceklerini giydiler. Zühre alınlı, güneş gibi parlak kadınların tutulmuş güneş gibi günleri kara oldu. Dağlar, sahralar mâtem edenlerin feryât ve figanı ile doldu. Gözlerden akan yaşları ile o yerlerin dağlarında, tepelerinde kan dereleri vücuda geldi. Gerçekten de böyle bir şehzâdenin sonsuz ayrılığından gözlerde yaş yerine kan akması şaşılacak bir şey değildir. Herkes yürekleri yanarak “eğer benim gözlerim, yüreğimin yandığı nispette ağlasa idi, göklerde kuşlar, denizde balıklar benim hâlime ağlardı” beytinin anlamını gönüle ve hatıra getirdi. 

 

Emir Hazretleri, Şehzâde merhumun ruhu için müstahak olanlara türlü türlü sadaka verilmesini, hatimler indirilmesini emretti. Sofralar kuruldu. Fakirlere yemek dağıtıldı. Kalb-i Hümâyunlarına rahatlık vermek için âlimler ve Salihleri topladılar. Onlara birtakım meseleler sorarak, gam ve kederlerini uzaklaştırdılar. Hepsine izaz ve ikram, kendilerine hilat ihsan ettikten sona evlerine dönüp gitmelerine izin verdiler.

 

Timur, Anadolu’dan, dolayısı ile Erzurum arazisinden ayrılarak kona-göçe Semerkant’a doğru gitti. Doğu Anadolu’daki kale ve kasabaları, Karakoyunlu baskısına karşı korumak için güvenilir kimseleri tayin ederek Erzurum, Avnik, Kars, Ani, Sürmeli, Zivin ve Micingert, kaleleri bir müddet daha onun nüfuzunda kaldı.

 

Bugün bile Micingert ve Bardız kalelerinde Timur’un tamgası olan iç içe üç halkadan oluşan izleri görmek mümkündür. 

(Kaynak: Ahmet Şimşirgil, Yayin Tarihi 15 Temmuz, 2013 )

 

 

Timur’un, Yezid’in Mezarına Yaptığı Korkunç Şey, Asırlardır konuşuluyor

 

1400 Ekim’inde Şam’ı alan Timur, ilk Emevi halifesi Muaviye’nin oğlu olan ve Hz Muhammed ‘in torunu Hüseyin ile yakınlarının Kerbela’da şehit edilmesine sebebiyet veren Yezid’in Şam’daki Emevi Camii’nin yakınında bulunan Babü’s-sagır Mezarlığındaki kabrini açtırmış ve Yezid’in kemiklerini yaktırmıştı. Bu sırada yıkım ve yok etme işinden Muaviye’nin mezarı da nasibini almış ve ortadan kaldırılmıştı.

 

 Sözü, Murat Bardakçı'ya  verelim: Evliya Çelebi’nin bu konuda yazdıklarının bir bölümünü günümüz Türkçesi’ne naklederek veriyorum : ”…Timur, Şam’ı aldıktan sonra Emevi Camii’ine gelip Yezid’in yolundan gidenlere ‘Burayı taht merkezi yapmaya karar verdim ama yapayalnızım. Beni evlendirin. El sürülmemiş öyle güzel bir kız bulun ki cihanda benzeri olmasın’ dedi. Yezid’in yolundan gidenlerin şeyhi ‘Padişahım şayet cariyen olmasına tenezzül buyurursan benim kızımı al!’ diye öne çıktı, Timur bunu kabul edip kırk gün kırk gece düğün yaptı. Öyle bir şenlik odu ki, koskoca Şam’da tek bir çadır dahi kuracak yer kalmadı. Timur, kırk birinci gün, Yezid’in yolundan gidenlerin bütün şeyhlerini huzuruna kabul edip genç karısı ile Emevi Camii’nin yakınında gerdeğe girmek istediğini söyledi. 

 

Yezid’in şeyhleri hemen ‘Olmaaaz! Bu kadar kalabalık içerisinde Züleyha gibi güzel olan o kızın avret yerini keşfetmeye kalkarsanız şeyhimizin namusu incinir’ dediler. Bu sözü işiten Timur ‘Bre mel’unlar’ diye haykırdı. ‘Hazret-i Peygamber’in mübarek soyundan gelen İmam Hüseyin’i Kerbela’da şehit edip mübarek başını şehir şehir dolaştıran, evladını susuzluktan helak eden, soyundan gelenleri orda burada teşhir eden siz değil misiniz? Bunları yapmaya utanmadınız da şimdi şu mel’un herifin nikâhlayıp aldığım kızı ile kapalı bir yerde gerdeğe girmemden mi utanıyorsunuz? Bre sizin ırzınız nedir? Söyleyin bana, ne şekilde katledeyim?’

 

Askerine emretti, her taraftan odun getirtip Yezid’in yolunda gidenleri Nemrud ateşi içinde bıraktı. Sonra gidip Yezid’in kabrini açtırdı. Cesedin hala bozulmadığını gören bazı askerlerinin ‘Sultanım, bu Yezid ne de olsa sahabedendir; affeyle!‘ demelerine daha da hiddetlendi, bir ateş daha yaktırdı, Yezid’in cesediyle beraber 13 kişiyi orada ateşe attı ve Yezid’in küllerini havaya savurttu. Bu iş bitince de bütün askerlerini çağırtıp mezarın üzerine işetti.”

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.