Vay Afganistan, vay Türkiye!

13 Nisan 2018 tarihinde “İpek yolu mu mülteci yolu mu?” başlıklı bir yazı yazmıştım.   

 

Aradan 3 yıl geçti. Afganistan’da Amerikan Birleşik Devletleri ve müttefikleri Talibanla anlaşarak ülkeden askerlerini çekeceklerini bildirmesi üzerine NATO adına Türk Hükümeti Kabil Havalimanı ve çevresini koruma görevi üstlendiğin beyan etti. Taliban ülkede birçok yerin yönetimini ele geçirince İran üzerinde ülkemize doğru 4 milyonu bulan yoğun bir mülteci hareketi başladı.  

 

20 Eylül 2016 yılında da, 'Ülkesinde Baş Yastıkta Ölmek!' Başlıklı bir yazı yayınlamıştım. Son yüzyılda Türkiye, İran ve Afganistan tarihi coğrafyasında "ülkesinde baş yastıkta ölmüş" devlet ya da hükümet başkanı var mıdır, sorusuna cevap aramıştım. Afganistan başlığı altında da ise  şu bilgileri vermiştim.  

 

AFGANİSTAN 

 

Son yüzyılı çok çileli olan Afganistan'ın siyasi tarihi şöyledir: 

 

Habibullah Han 1901-1919 arasında Afganistan emiri olur. 1919'da bir av yolculuğu sırasında öldürüldü. 

 

Oğlu Emanullah Han 1919 - 1929 yılları arası Afganistan emiridir.  

 

"Afganistan Kralı Emanullah Han ve Kraliçe Süreyya ile birlikte (24.05.1928) Türkiye ziyareti. 

 

Kasım 1928'de Celalabad'da patlak veren bir kabile ayaklanması sırasında ünlü bir kabile lideri olan Baççe-i Sakov başkent Kabil'i ele geçirdi ve kendisini hükümdar ilan etti. Emanullah Han tahtı yeniden ele geçirmeyi denediyse de başarılı olamadı ve Afganistan'dan ayrılmak zorunda kaldı. Emanullah Han sonraki yaşamını sürgünde geçirdi. 1960 yılı 25 Nisan günü  Zürih'de yaşamını yitirdi. 

 

Yerine  Eski Afgan Kralı Habibullah Han'ın oğlu İnayatullah (14 Ocak 1929 - 17 Ocak 1929)  Afganistan Kralı ilan edildi.  Kısa saltanatı, tahttan indirilmesi ile sona erdi. 

 

Emanullah Han'ın tahttan çekilmesinden sonra Habibullah Kalakani 1929 yılı Ocak ve Ekim ayları arasında Afganistan hükümdarı oldu.  Kendisine "Tanrı'nın habercisi, dinin kulu" adını verdi. Kendisi ülkenin dört bir yanından Afgan aşiretlerin yardımını almasına rağmen Muhammed Nadir Han'ın ordusu tarafından devrildi ve 3 Kasım 1929'da idam edildi 

 

Muhammed Nadir, 1929'da Afganistan kralı oldu ve 1933 yılında bir suikast sonucu öldürüldü. 

 

Muhammed Zahir Şah 1933-1973 arasında Afganistan şahı oldu. Şahın kayınbiraderi General Muhammed Davud Han, 17 Temmuz 1973'te kansız bir darbeyle monarşiyi devirerek cumhuriyet ilan etti. Tahttan resmen 24 Ağustos 1973'te çekilen Zahir Şah, İtalya'ya sürgüne gitti. 

 

Serdar Muhammed Davud Han   1978 de ordunun gerçekleştirdiği darbeyle devrildi, kendisi ve aile üyelerinin çoğu öldürüldü.  

 

27 Nisan 1978 tarihinde Afganistan Demokratik Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilan edildi. 

 

Nur Muhammed Terakki, 1965-1979 arasında genel sekreterliğini yaptığı Afganistan Demokratik Halk Partisi'nin 1978'de düzenlediği hükümet darbesinden sonra devlet başkanlığı yaptı. Başbakan Amin başkanlığındaki darbeciler, Devlet Başkanı Nur Muhammed Terakki'yi yönetimden indirerek idam ettiler. 

 

Hafızullah Amin (27 Aralık 1979),  Afganistan'daki sosyalist rejimin ikinci devlet başkanı oldu. 24 Aralık 1979 tarihinde Sovyet birlikleri Afganistan'a girdi. Amin devrildi ve öldürüldü. Yerine sürgüne gönderdiği Babrak Karmal getirildi. 

 

Babrak Karmal 1979-1986 yılları arasında Afganistan Demokratik Cumhuriyeti dönemi esnasında Afganistan'ın üçüncü devlet başkanı oldu.  Afganistan'ı terk ederek Moskova'ya gitmeye mecbur edildi. 1996'da Moskova'da öldü. 

 

Muhammed Necibullah Ahmedzai 1987-1992 yılları arasında Afganistan Demokratik Cumhuriyeti'nin devlet başkanı oldu. Eylül 1996'da Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesinden hemen önce Ahmet Şah Mesud'un kaçırma teklifini reddetti. 28 Eylül 1996'da Kabil'e giren Taliban askerleri tarafından sığınmış olduğu Birleşmiş Milletler binasından zorla çıkarıldı. İşkence edildikten sonra yaralı haldeyken, kardeşi Şahpur Ahmedzai ile birlikte bir elektrik direğine asılarak öldürüldü. 

 

Abdul Rahim Hatif,  Nisan 1992 yılında iki hafta boyunca Afganistan Devlet Başkanı oldu. 19 Ağustos 2013 tarihinde vefat edene kadar Hollanda'da sürgün hayatı yaşadı. 

 

Burhaneddin Rabbani İran gezisi sonrası yurda döndüğünde, Taliban'dan mesaj getirdiğini söyleyen bir kişi kendisiyle görüşmek istedi. Görüşmeye kabul edilen intihar bombacısının sarığından çıkarttığı bombayı önüne atması sonucu 20 Eylül 2011 tarihinde Kabil'deki evinde yaşamını yitirdi.  

 

22 Aralık 2001 - 29 Eylül 2014 tarihleri arasında Hamid Karzai görev yaptı. 21 Eylül 2014 tarihinde göreve gelen Eşref Gani Ahmedzay görevine devam etmektedir.  

 

Afganistan’ın siyasi tarihinin panoramasını okuyunca bilmem ne düşündünüz? 

 

Irak, Suriye, Afrika kıtasının değişik ülkelerinden ülkemize gelen mültecilerden sonra şimdi de Afganistan, Bangladeş ve Pakistan ülkesinden ülkemize kaçak yollarla gelen mülteci akınıyla karşı karşıyayız. 

 

Mülteciler bize şunu gösterdi ki, ülkenizin adının başında İslam, demokratik, cumhuriyet, sosyalist kelimelerini koymakla olmuyor. İran İslam Cumhuriyeti, Afganistan Demokratik Cumhuriyeti, Mısır Arap Cumhuriyeti gibi. 

 

Dünün ipek ve baharat yolu bugün mülteci ve sığınmacı yolu olmuştur. 

 

Eğer devletimiz tedbir almazsa sonuçların altından kalkılmayacak sorunlar yaratacaktır. İran’a acaba mültecilerin ülkemize gönderilmemesi için kaç milyar lira vereceğiz! 

 

İran İslam devrimi olduğunda Türkiye Cumhuriyeti’ni sessiz devrim yaparak yıkacağını söyleyen gafiller, hatta dalalet içinde olanlar bugün ne İran’a ne Taliban ülkesine ne de şeriatla yönetildiğini söyleyen Suudi Arabistan Krallığına gitmek istememektedirler. Ülkemize karşı ihanet içerisinde olduklarında da küfrettikleri, kâfir saydıkları Avrupa’ya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçmaktadırlar. 

 

Bu insanları yollara düşüren dünyanın gözü önünde rezil ve rüsva eden sözde İslam ülkelerinin yöneticileri, bilginleri, ülkeyi paramparça eden sözüm ona cemaat önderleri acaba başlarını yastığa koyduklarında vicdanları rahat mı bilmem. Bir zamanlar efendi olarak bin atlılarla fethettiğimiz Tuna’yı bugün gönüllü köle olarak geçen yığınla İslam ülkesi yurttaşlarına şahit olmaktayız. 

 

Ben vicdan kitabımı yazdığımda Mehmet Akif Ersoy’un Şark şiirinde de belirttiği gibi İslam dünyasının vicdanı kirli ve paslı olduğu sonucuna ulaştım.   

 

İslam ülkesinin vatandaşları aklını kullanamadığı gibi vicdanını da kullanamamaktadır. Vay bizim halimize değil vay torunlarımızın haline vay!  

 

Bu güzelim ülkemiz ne hale getirildi…

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.