Şu an ki SGK olan Erzurum Belediyesinin o eski nem kokan binasının bodrum katındaki, Matbaalar Çarşısı'nda başlamıştım bu yazı işine...
Birçok kez yazmışımdır. Çileli iştir bu yazı işi... Kanser eder adamı!
Milletin Sesi Gazetesi'nin daha tıfıl bir muhabiri iken tanışmıştım Onunla...
İdealimdeki gazeteci tipiydi. O şiir tadında düşündüren ve düşündürürken de güldüren satırları, benim hayata karşı bakışımı geliştiriyordu.
Özellikle de köy çocuğu olmamdan kaynaklansa gerek, o kısa yazılarının yayınlandığı köşesinin ismine çarpılmıştım.. Onuncu Köy...
Demek ki, dokuz köyden kovulmuştu O!
Yıllar sonra aynı gazete de çalışma şansı da yakaladım. Onuncu Köyün bulunduğu sayfada haberlerimi ve imzamı görmek hep içten içe gururlandırdı beni.
O, Türk basınının yıldızıydı.
Net cümlelerle bezenmiş, kısacık yazılarına kitaplar dolusu felsefeyi ve mizahı sığdıran büyük bir ustaydı.
Düşündürürken, güldürmeyi hiçbir kalem O’nun kadar ustalıkla harmanlayamadı.
Gazeteciliğe başladığım o yıllardan beri, her sabah “bugün ne yazdı?” diye köşesine baktığım O, büyük yazar yok artık.
Yine değerli bir meslek büyüğüm Mehmet Necati Güngör şöyle bir paylaşımda bulunmuş:
''Kalemini satmadı, dik durdu. Dokuz köyden kovulup, Onuncu Köyde Hakka vasıl oldu. Rahmetli Sedat Simavi ne demişti?
‘Kalemini kır, fakat satma!’
Bir gazeteciye verilecek en haysiyetli nasihat.
Bekir Coşkun, bu nasihati sonuna kadar tuttu.
Ne yazık ki, yıllar sonra O’nun gazetesinden de kovulacaktı.
Kalemini satmadı ama, o hastalık kırdı
Menhus hastalığa yenik düştü.
Kara haberi aldığımda içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim.
Acı duydum.
Artık ne O, ne ilham aldığım yazıları.
Yok artık, yok!
Mekânı cennet olsun.
Yattığı yer nurla dolsun.
Başta, fedakâr eşi Andrea hanımefendi olmak üzere
Basın camiamıza ve
O’nu seven milyonlara
Başsağlığı ve sabır diliyorum.''
***
Son yıllarda kanser tedavisi gören Bekir Coşkun, kalemini satmadı.
Eğilip, bükülmedi.
Onu hep o dik duruşuyla hatırlayacağız…
Şimdi, böyle bir ustanın ardından ben ne yazabilirim ki?
Zaten günler önce, O, kendi gidişini de yazmış, Seyfettin Sucu'nun derlediği meşhur Urfa hoyratıyla bize veda etmişti:
'Yazı bilmem
Yazarım yazı bilmem
Bu yaz böyle geçti
Gelecek yazı bilmem…'
***
Gazeteciliğe ve hayata olan bakışımıza kattıkların için binlerce kez teşekkürler. Seni hiç unutmayacağız.
Işıklar içinde uyu Bekir Ağabey...
Bir kişi ölür birçok evde cenaze kalkar adam olana ... şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır şerefi ile bitirdi ve gitti Allah rahmet eylesin
Çok güzel bir yazı. Teşekkürler.